Hikayenin Tadı
Kendime acımayı bıraktım önce
Sonra senin yamalarını dikmeyi Üç saniyede gözlerinden kalbine süzüleni Yavaşça, acıya acıya Günlere, aylara, yıllara dağıtarak Yaşaya öle, düşe kalka hayatıma yaydıklarımı Beş para etmezler’ i adamdan saydıklarımı Ortalıktan toplayıp fırlatıp attım! Sevgili kalbim daha seçici olamaz mıydın? Evim, anlamı olmayan aşk kırıntılarından Hatıra çöplüğüne dönmüştü Buruşturup yırtıp attıkça rahatladım yazıp çizdiklerimi Kalın ve boş sayfalara inceden kelimeler dizip Onlara bambaşka anlamlar yüklediğimi görünce Akılsızlığıma kızdım, sonra senin asılsızlığına! Öylece kaldım yalnızlığın acımasız aynasında Baktım gözümün parıltısı yitmiş ferine Avazım çıktığı kadar bağırdım Senin kalbin bir sürtük diye! Evet, artık acımayacağım sana da... Bile bile yerlerde sürünen bu kalbe de! Hangi akıl direnebilir ki daha fazla Senli benli bu dengesiz düzene Aşka teslim olmaksa bu değildi! İnsan incitilmeye ne çok izin verirse O denli hak etmişti üzülmeyi Sevgili kişisel gelişim aşklarım! Çok zaman oldu bir sahil kenarından Suya düşen yüzüme bakmayalı Ve kulak asmayalı istiridye kabuğundan gelen seslere İçimde bir inci olduğuna inanmayalı Nicedir herkesten saklanan bir incinin Sert kabuğunu okşamayalı... Sen haklısın aslında, diye biten cümlelerin Öznelerinde ezilmeye kafa yormayalı Aslında, dedikten sonra haklı olmanın bir öneminin kalmadığını Üzümün de ezilerek bir şarap kadehine dökülürken En değerli halinin kadehe döküldüğü andaki Büyük değişimi olduğunu… Hikâyenin tadını gücünü neye borçlu olduğunu anladığımda Acıyı bir toz gibi üfledim Parlak ışıklar söner Yıldızlı akşamlar geçer Güzel renkler solar Eşsiz kokular yiter Kadehte yeni bir sen içinde ölü bir kuş kalır. |
tertemiz ki duygular
berrak sular gibi duru
akıntısına kapılmamak elde değil
değerli şairim kutlarım