bir damla adamher şehrin yüzüne tükürülecek bir yeri vardır dedi bütün kentleri yenen adam geçti üçüncü sınıf beklemeye bir noktaya daha işaret koydu şapkasından çıkardığı haritadan tehirli pasinler ekspresi mikserler geçiyor dışardan dönerek çimento dolu içleri güldü bunların diktiği duvarlara nur düşmez daha yeni dikiliyor tükürmedikleri aklına geldi birden emmisi deli velinin anlattığı hikâye zamanın birinde;divanenin biri ah bir akçem olsa herşeyin bir değeri vardır diye gezermiş öyle şikâyet buyurmuşlar kraliçeye çağrılmış huzura ,bağırmış sultan doğru demiş ama divane -o zaman benim de değerimi söyle -pazarlığa girerim amma param yok işte güldü omuzundan dörtüldü el uzatmış dilenci -al lan dedi pazarlıktan arta kalan paradan son feryatlarını yaparken buharlı zar zor düştü içine beterin beteriydi manzaray-ı umumiye boğardı eline geçse,bu diyar baştan başa’yı yazanı dip köşelerde kendine bir yer kaptı acele demirin sesi tırmalıyor sinirlerini kulak verdi köşkerlik yapanın muhabbetine -azizim lût tufanı bir daha gelecek ama bir dana kellesinin yetmişe çıktığı zaman ulan iyi daha onlarda kıvrıldı minderine anladı kargaşadan alacakaranlığın olduğunu sarıldı tütününe bozkır kekikleri bastırsa da kokusunu bu bitlis sarmasının yoktur üstüne şapkasındaki haritanın yanından tek dal iran kâgıdı çıkararak doldurdu aralarına emretti sarı parmaklarına kaya gölgelerinin kendi boyunu katladığı zaman ikiye döküm demir kokuları doldu genzine durdular boğma rakı zamanlarından kalma şişesini tuttu istasyon çeşmesine yer gök alatufan,emek kan ağzı dili kitli insanlar akasyalarda çiçek vardı tüküremedi yere kasım |
hep aynı çizgide gimeyen ender kalemlerdensin
bu bakımdan çok değerlisin.
Bu aralar hep bir hikâyesi olan şiirler yazıyorsun ki bu da çok güzel.
Ve bir Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt havası sezinletiyor bu şiirler. Tamamen bizden, çok doğal, çok akıcı.