Duvarın Acısı mı Toprağın Sancısı mı Can YakanBaşlarına vura vura tahammülü sınanır Ve sonra çakılır duvara Demirden çiviler... Çekiç sesi, kireç kırıntısı Ve bir kaç alçı parçası Hazin bir öyküyle düşer yerinden; Yanında kırık düşler Ve yazılmayı bekleyen umutsuz hayatlar Serilir yere boylu boyunca, Üzerinde dans eder yüksek ökçeli ayaklar... Hangimiz duyduk Kaç öyküsü oldu duvarla çivinin, Okunmadık, bilinmedik Ve kağıtla kalem gibi kaç hatırası... Çivi duvarın, kalem kağıdın korkulu rüyası Ve rüyalarla başlayan Üşüyüp, terlemeler, hastalanıp ölmeler... Ölüm deyince; gölgeler, oksijen, Meyveler, yapraklar Ve çiçeklerle bezeli ağaçlar geldi aklıma; Kulak verdim acı türkülerine Ne çok dertleri varmış meğer... Oyuldukça gözleri, Yakılıp küle döndükçe özleri, Karanlığı deler acı çığlıkları Ve her çığlıkta kanatsız kuşlar gibi Toprağı öper kömürden parçaları... Unutulur mu hiç Zehir kokan simsiyah nefesleri... Ağaçlar, yani ormanlar, Doğanın dilsiz tanıkları; Hiç uğruna durmuş solukları, Faili meçhul cinayetin kurbanları Merak içindeler: Varlıklarındaki fayda mı Yokluklarındaki felaket miydi aslolan Neydi yakılmalarındaki tercih sebebi?.. Rukiye Çelik 1 Mart 2013/Ankara |
emeğinize sağlık ,
saygımla