HUZUR EVİNDE ÖLDÜ HUZUR
kadife kumaşlara sarılmış
garip bir yolcuyum huzur evinde, zayıflığımı omuzluyor yerimi alacak eller. bütün düşlerim yabancı, kızıla boyanmış geceler akıyor yalnızlığımın adasına. hile yapacak, yalan söyleyecek yarınlar da yok, bütün düşlerim yaban, kötülerim özgür şimdi, aklım uzaklarda sağılırken. yaşamı öpecek o eski sevgili yalnız kaldı, son kadehini yudum, yudum içirirken zaman. anlayın işte; ölü bir adam gibiyim toprağın kokusunu nefesine çeken, artık ne sabahın müjdesi, ne denizlerin kokusu kesecek soluğumu. elleri iki yana açılmış batık bir gemi ve beli bükülen gölgeyim alın yazısına muhtaç. nehir yataklarında gizlenmiş suçluların teri geziyor üzerimde. lavanta kokmuyor ki; bedeni küçülmüş giysilerim. şu titreyen ellerime bakın korku akıtıyor, sinirleri dövülmüş damarlarımdan. özlemlerim savruk sevgiler sürgün, mazim delik deşik huzur evinde öldü huzur. hangi ölüm bekler, ayaklarım vücudumu tanımazken ve tariflerim kıtlaşırken dilimde, hayata olan inadım dersini almışken saat, saat. ey beni bekleyen ; sonsuzluğun gözü karanlığımı kes artık bu ölüme susamış bedenimi huzura kavuştur, bulutlar gözlerimde maviye bölünürken. |