SUSADIM SANA...
dizlerime kadar çıkmış, çaresizliğimin batağı.
yüreğimde son bir nefeslik soluk kalmış... sende benden kalan o son kırıntının hatırına can çekişiyorum... aşkları hep masallarda bilirdim ben. inanmazdım; ne leyla mecnuna , ne de ferhatla şirine... gelmiş geçmiş tüm hikayeler uydurulmuştu. hiç bilmezdim; deliliğin eşiğinde yaşanacağını, hiç bilmezdim; ruhunu senden yırtarcasına alıp götürebileceğini. susuyor musun.........? hangi cümleleri sınır dışı edebilirsin ki, beynine bu denli hücum ederken..! hangi hücreni yok sayabilirsin? bu kadar kanına işlemişken..! gidişler neye çare oldu ki... yokluğunda, kemiklerimin etimden ayrılırcasına acı hissederken..! eğer kalmasaydı sen de benden bir kırıntı, bir çocuğu sokağa atar gibi atsaydın yüreğinden eğer, giderken, yalandan gülüşümün bıraktığı bu öfkeni bile , sevebilir miydin hala..? aklına gelir miydi hiç, gidişimin türküsü? o dudaklarından çıkar mıydı hiç masmavi gökyüzü? bırak ıslatsın yanaklarını yağmurlar, bırak değsin sana, sanki benim ellerim gibi. her yağmurda çıkarım ben sokaklara. seni düşlerim; her bir tanesi dokunan parmakların olur. gözlerimi kapatırım. işte o an karışır; yüreğimden bir asit gibi akan gözyaşlarım, senin yağmurlarına... bırak bırak ta, değsin avuçların sana hasret yanaklarıma...! Ah adam ah..! sen susuyorsun ya..! ya ben? nasıl susadım sana! yüreğim nasıl kurudu bu yokluğunda...! /NergizA/ |