hayat ekmek değil ki bölünmez
ankarada gök güvercinler ağlar,
çarşı cami şadırvanında. çocuklar yenişehir pazarında etek çekiştirir, annelerinin yan ceplerinden. kadınlar pazarda duyar mı sesi? -gel abla!batan geminin malları bunlar! bir baba yürür,yol yorgunluğunda. onunla beraber dağlar. ardından kadınlar ağlar, gözleriyle değil/bilinmez. bir baba yürür,yıl yorgunluğunda, ağzında duyamadığımız fısıltılı sözler: -hayat,ekmek değil ki bölünmez. adımlar yitirilir kaldırımlarda. insanlar kaybolur,kalabalığında şehrin. siren sesleri kefen taşır mezarlığa, ölüleri giydirmek için. baba yürüdü,şehir yürüdü, kuşlar yürüdü. şehrin cüce adımları uzun ve derin. bütün şehir tren istasyonunda, satılır,geçmeyen akçeye tren biletleri. caddelerde yankılandı babanın, yüreklere ateş değdiren fısıltılı sözleri. baba sırtını yaslar raylara, bir yıldızlara bakar,bir de hayata. menengiç ağacındaki tüm kuşlar, az önce duyduklarını rüzgara fısıldar. "hayat,ekmek değil ki bölünmez." taşlar kan ağlar,çatlak gözlerinden. bir meczup çıkartır gördüğü, tüm ağaçları kökünden. el değmez azrail,nedendir,bilinmez? sadece bakar geçer, ve oda söyler: "hayat,ekmek değil ki bölünmez." hüseyin üstüntaş 07/02/2013 |