Feqiyê Teyran
Şehri nuhun yaratıcı geçmişi gibidir
sevadamın tarihi, belkiler kadar hayali olsa bile kaderimiz, feqiye teyran aşkı gibi ölümü sevda ile anmayı bilmek gibidir. yıkılmaya, yok olmaya mahkum olmak gibidir. zalimler aşireti ile harap olunmuş sokakların, henüz kalem bile tutamayan çocukların, kılıçtan geçirilmişçesine harab olmuşum bazen şehri nuhun yok olduğuna inanasım geliyor, ama olmuyor ıste feqiye teyran geliyor aklıma, sevdaydı onun adı şiirdi nefes alışı, şu gökkuşağı sen misin? yoksa şu yeri yakan şimsek misin? feqiye teyran kokusu var hala bu elimde sıktığım toprakta, sevda kokuyor işte aşk değilmidir bu imkansız deyişimiz herşeye, adımız tutsak olabilir, tarihin tutsak diline ama palamut ağaçlarının gölgesi Feqiye teyranı selamlıyor gibi, bu bızım sevdamız degilmiydi sevdalıya sevdalanmışçasına boyun eğmek, işte bu bizim sevdamız, kim yıkabilir bu göğsümün yakarışını, kim yıkabılır uykudan sehri nuh diye bağırarak uyanışımı, bizim adımız sevdaydı yokluğa inat var olmaktı yıkılmayan sınırlamız, bir kabusta seni anmak ne garip oysa seni sevmeyi sevmek bile bir başkaydı, bir başkaydı seni anmak, Seni yaşamak... senin varlığında var olmaktı varlığım, hayali dünyamda seni kaybetmekti darlığım. ben sana tutsağım dicle ile fırat arasında ömür boyu müebbetteyim işte, hangı aftan yararlana bilirki bu bedenim?, titreye titreye, titreyen bır kederim. bir idam sehpası olsan beni bu acıdan kurtarır mıydın?, giyotin kadar keskin olsa rüzgarın beni bu dertten kurtarır mıydın?, bazen unutuyorum sen sehri nuhsun Merhamete bile merhamet edensin bunu bilmiyormuş gibiyim bazen.. 12 şubat 2012 |