Kayıp kızŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiirimi sınırda İsrail askerlerine posta koyan cesur kızın adına ithaf ediyorum.
Yedi renk açtım bu sabah
kayboldum beyazda güneş alıyorken gözümü saklayıp dikenlerimi günün labirentlerine nefes almayı deniyorum şöyle uzun bir seyahate şahit tutacağım yolları yollar engebeli omuzumda heybeler güneş gözlüğü gözlerimde gördüğüm kaçıncı boyut kayıp bir çocuğum bekliyorum bulmalarını bir köşeye saklanmışım ben köşe kapmaca çocuğu ışıl ışıl bir bahar sabahı kalanları geride sıfırlayıp ben kayıp kayıp bir kızım dediysem de inanmayın ölmedim henüz kim ne derse desin en emin yer kendim bir kapı açıyorum içimden annem o hemşireler gibi şehadet parmağı dudağında diyor ki sus gölgemin bir kenarı yırtık içime sızıyor ışık ışık ışık geçip renklerim prizmadan neşeleniyor evlerin camlarında yaraların üstü kabuk bağlamamş henüz kıpkızıl bir korda dağlıyorum kılıcımın ucunu ardımda dağlar ovalar düşler düşüşler kayba kaydoluyorum kapısında hududun çöl sıcağı tepemde güneş yerden saklandığım yerde buluyorlar dışı ediyorlar sınırın sinir yemeyeceğim tırnaklarımı saklandığım köşeme annem yazıyor sus ötede bir taş tek bir yapı yok ne bir ağaç gölgesi uzayıp giden ısırgan tarlaları sarı sarı beri yanda güne bakanlar tarlalar tarlalar uçsuz bucaksız esmer yanık tenliler eller nasırlı ilham olsun içimdeki hüzün heykeli Van Gogh dünyevi her şeyden arınıp soyunmuş bir hisle yedi kez yemin bozuyorum kovboylar sürme de atlarını tırıs birinin terkisinde kız kayıp rüya değil yaşıyorum birinci elden dört boyutlu yeni libaslara sarınıyorum kendimi ne parfüm kokmalı ne küf şiire bir üflüyorum püff diye söndürüyorum yangınları sönen mum için ve bütün o kayıplar için bir mabet ve bir ayin heybemde yeniden karıp parafini yazacağım duvarlara yazılar savaş bitti gazeteden kesmiştim kızın kayıp eşkalini al kurdelayla bağlayıp saklayacağım çeyiz sandığımda Yüksel Nimet Apel 31/Ocak/2013/Perşembe/Ankara |