ANNE
“annem çok küçükken öldü. beni öp, sonra doğur beni”
Cemal Süreya Bugün de bir karanfil iliştirdim Duvardaki resmine Belli ki habersiz Belli ki çalınmış bir fotoğraf bu senden Siyah beyaz ve şaşkın... Elimde Murathan Mungan’ın bir kitabı Başımı yastığa koydum Dalmışım, yorgunum anne Rüyamda gördüm seni Melek kadar güzeldin Adımla çağırdın kadife sesinle Burdayım, bu tarafa... Baktım, her yana baktım, yoktun Deliler gibi her yana koştum Yokluğun buz kesen ürpertisiyle Bilsen ne çok ağladım, sonra Sen filiz olup yeşerdin topraktan Ben sevinç çığlıklarıyla sarıldım boynuna Derken, apansız uyandım Lanet olası gecenin koynuna Her yanım ter, sırılsıklam Karanlığa ve duvarlara baktım uzun süre “yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibi” kaldım “umut ve korkunun, hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen, artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi” Elbette biliyorum Duvar diplerinde ağlarken düşündüm Anaların evladına olan sadakatidir, öksüz çocukların özlemi. İşte bu yüzden; Ne zaman Yavrusunu ağzında taşıyan bir köpek görsem duvar diplerine giderim. İşte bu yüzden; içimde açılan çukur Ve ben her seferinde, o çukura düşerim Hüseyin Çelikten. H/Ç |
Yureginize saglik 🙋