hoşça kal gökyüzü
buralar; kaç gece, kaç gündüz
anımsamıyorum… kaç gökyüzü yürüdüm kendimle karşılaştım dün gece kaç mevsimdi ayrılık… konuştuk yakalamaya çalıştım yalanımı bana bakan beni görmekten işkillendim kendimle gülüp ağladım bir zaman… sırlaştık yarım asrın çizgilerini görünce yüzümüzde kekeledik… göz gözeydik gülümseyerek ayrılırken çözüldü ellerimiz sırt sırta döndüğümüzde yürekler miydi çatlayan bilemedik… gölgesiz yürüdük bir zaman hangimize aitti yaşanan yanlışlar yanlış mıydı ya da… ayrımına varamadık tekrar karşılaşmayı dileyerek baktık gökyüzüne buralar; gemilerin unuttuğu liman yarayı kanattı yelkendeki martılar batık gemilerdi beni anlayan hesabı ödedik, şarkıları bitirdik şimdi eğildiğimiz yerde dalgalar aşka ve hayata çarparak geçiyor her neye eğilsek sevdaya değiyor oğlak burcunun rüyasıymış bu kuruyor ellerimin değdiği ten yüzü bütün coğrafyalarda nehirler kalbimize boşalıyor buralar; herkesin aşkını bıraktığı sular başka boyutu olmayan, iki kaptanlı öykü teknesi yaşam umut, hangimizin cebinde saklı… bilemedik mühürlendi aşk, kaybolan zamanlara, kağıtlara ve biz bu yolu çok gece yürüdük yüzümüzde, yeni yetme çocukların tarihi bir kuyu gözyaşı bırakıp gittin fırtına ve yağmurlar doldurdun valizine şimdi yaşanamayan aşklar herkesin geçmişinden alacaklı… mehmet kuvvet |