Araf"Sütleğen bahçelerin son inciri bu/ Yüreklerimizde döllenen…” Ete bürünmüş acıların son demi Birazdan çekiştirecekler Bir yanda soluk günahlar Ötesinde vefa durakları Mimi çekilen gözlerin duası Hayra alamet değil/ Bal dudaklar büzüşürken Ateşte… Bu köprü! Sıratın bir kolu Giderken üryan Sönerken ağulu Sözlerden ırak bir meçhüle Yüreğe taş bağlasan boş Ufak hesapların ayrımı yok Düşün iklimlerinde umarsız Sol yüzü telve dünya Bir fal üfle benliğe Saç tellerin kopunca Nereye tutunacak elin Uzak badirelerin kime Son pişmanlık çaya üflenen Tat eksenleri… Son kez! İffetine üşüşen leş kargaları Bıyık buran inançlar Muştulara özenti Çarmık seansı İlmek ilmek Adalet… Kalbe gömülü; Ne yaparsam dünyada Kıblem insan/yönüm turna Her semaha uzanış Diyetleri ödemesiz Pazarlık bu Göğümüzde Yükselen… Araf’a! Kuş sekileri Renk çalanlar Ya/da kire bulanan Budala karanlıklar Dolsa da bohçam Bahtsız gelinler kefensizdir Bir kuru ekmek ve zemzem İşte bütün ibadet çehrem… |