Sultan-ı yegâh`a mektuptutuşturdum ucundan içimdeki hiddeti çekin ağlarınızı artık ruhumdan geri rihter ölçeği ile haydi ölçtük şiddeti hangi bilim açıklar kankırmızı külleri bileklerim zonkluyor topuklarımda talan kanaviçe motifli hâlâ annemin yüzü ilan ettim kendime yalan yaşamak yalan sökün güneşi gökten inkar edin gündüzü bir tuğla da vefaya adamak istiyorum dik başlı korkuların dirayetli efsunu sanrılaştı umudum ağlamak istiyorum anladım bütün bunlar birer şeytan oyunu gönül virane gönül, hem bedbin hem divane soyum sultanlık değil ortada beşer yanım dedik sürünmek için aşık olmak bahane buyur saçlarımdan tut sürü beni sultanım insan inanmak ister sevginin varlığına hep o çocuk yanını sakınır izdihamdan ah zifiri karanlık alıştım soluğuna aydınlatmaz ruhumu artık islidir şamdan Şahika Güray |
şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
yansıyan yaslı gülüşmelerdir karasevdalı suda
bülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda
eylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda
ölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahı
atilla ilhan