sana/sadece sana..sevdamın izi duruyor mu yüreğinin üzerinde hala.. elaya kesmiş bakışlarıma ihtiyaç duyuyor mudur yüreğinin coğrafyası... vücudunun kıvrımlarında bıraktığım terimin ıslağında titretiyor mu bedenin.. ve dik dik oluyor mu tüylerin.. ya avuçlarının tarihçesinde bedeninim kalıntılarına rastlıyor musun.. kabuklarını soyuyor musun.. izlemekten zevk aldığım aralıkta güzel anlarımızın... dellenmelerin, malum günlerin haricinde de devam ediyor mu ve yürüyor musun uzun uzun.. hiç sebep yokken, nedensiz ağlıyor musun ara sıra... sana tavsiye ettiğim o sanatçının son çıkan cd sini aldın mı ve tek parçasında takıldı mı yüreğin benim gibi.. yarış edercesine okuduğumuz ve altını çizdiğimiz kitapları okuyor musun hala.. düşünüyorum da güzel ve bir o kadar özeldi yüreğimizin sıcağında eriyip giden dakikalar ki gitmeyi kafasına ve yüreğine mıh gibi çakmış olan sen.. gitmek lazımdı ve sonrasında bitmek dercesine.. giderayak kucağıma bıraktığın sensizliğin, sessizliğinde dem vuruyorum duygularıma şimdi.. neden daha fazla kalamadın pencere kenarını andıran yaşam aralığında.. eksik mi düş/müştü yüreğimden sana ve sevdana olan ihtiyacım ki yangından kaçar gibi, sıtma tutmuş gibi terk ettin bu bedeni.. oysa yürek yangınımda ilk kurtarılacak canken sen... bu çelişki neden... kimler değdi gözlerine benden sonra bilmek isterdim... yok yok istemezdim.. düşünmek bile istemezdim.. asla istemezdim/kansızlığım olurdu bilmek ki her biliş kan kaybı, can kaybı olur yığılırdı ayak uçlarıma kefensiz, selâsız.. yiğidi kedi yapan yüreğinle.. kelimelerin bacaklarına sürtünüyorum şimdi.. sana kalsa gitmek lazımdı bir yerden sonra ve bitmek ”derdin”..bilirim.. gittin.. kaldım... bittik. (...) |