HANİ KARŞIDA DÜŞMAN?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın HANİ KARŞIDA DÜŞMAN?
Sizi kelimelerle anlatmak, Sizi mısralara dökmek! .. Benim ne haddime, Ben de kim oluyorum! Şair misin derler adama. Ben, sadece Deryada kum tanesiyim. Savaş denilince nefreti kabaran, Yüreği daralan, Gözleri fal taşı gibi açılan, Bir bîçareyim. Sadece hayal etmeye çalıştım. Yarım yamalak aklımla. Analarınızın yerine koydum Kendimi bir an. Evladımı koydum yerlerinize... Ve sonra ninemin sözleri geldi de Aklıma birden. İnsanlığımdan utandım. Titredi yorgun bedenim. Diz çöküp sarılmak istedim ellerinize. Helâl etmeyin hakkınızı. Tükürün yüzlerimize bin defa. Kılım kıpırdamaz vallahi. Siz toprağın bağrında yatarken kuzu kuzu. Biz arslan kesildik, haberiniz yok! Bayrak arar olduk bu vatana, Yeni baştan, Kaç defa... At oynattık üzerinizde pervasızca, Ne fırtınalar kopardık Eften püften sebeplerle. Saygısızca.... Sizi mısralarla anlatmak kim ben kim! Gencecik vatan evlatları, Avurtları çökmüş açlıktan. Bir deri bir kemik, fakat ayakta. Dimdik, arslanlar gibi vakur. Bit denen zalim yaratık Sana da ne oluyor şimdi? Biz sana ne yaptık? Oldu mu şimdi bu yaptığın? Senin düşmanlığın neden? Açlık vursun, soğuk vursun, sen vur. Aklı eren hele bir beri gelsin. Gaflet mi, zulüm mü bilen söylesin, Bize bizden iyi düşman mı olur, Doksan bin civan yiğit Kara teslim, buza teslim. Sahi niçin oradalardı? Hani karşıda düşman? Hani silah sesleri, Hani namludan çıkan. Hani nal sesleri, şakırdayan... Hani ileri atılan, Hani Allah Allah diye Dağları yırtan? Sahi, hani karşıda düşman? Düşünüyorum, niçin oradalardı? Yarım yamalak aklım kavrayamadı. Doksan bin civan yiğit Kara teslim, buza teslim. Doksan bin civan yiğit Galiba hırsa teslim. Sarıkamış denince aklıma Yüz yaşında yitirdiğim, Canlı tarih ninem gelir. Ve de onun anlattıkları. Sonra,çocuk gözlerimle gördüğüm Bir sahne var ki.... Gitmez gözümün önünden, Yıllara inat.. Sarıkamış denilince aklıma, Şehit mezarlarından Gökyüzüne yükselen SÜTUN SÜTUN NURLAR gelir. Zübeyde Gökbulut(gelin) 2008/ Kırşehir ----------------------------- Bu şiirin hikayesi 100 yaşında kaybettiğim anneannem o savaşlarda üç aylık gelin olduğunu ve çok şeye şahit olduklarını anlatırdı. İlçeleri ŞENKAYA, köyleri Bardız Nahiyesi’ne bağlı Göreşken Köyü idi. Bir de yayla evleri vardı Soğanlı Dağları’ nın düzünde. Oradaki insanlar savaşı bizzat yaşadılar bizim gibi okuyarak, belgesellerden değil. Ben 5,5 - 6 yaşında filandım dedemin köyüne ilk gittiğimde. Sarıkamış Ormanlarının içinden kızakla geçtiğimizi hatırlıyorum. Köye varmadan önce bir gece yayla evinde kalmamız gerekti.Yaylada geçirdiğimiz o gece uzaktaki şehit mezarlarının üstünden gökyüzüne yükselen sütun sütun ışıkları bizzat gözlerimle gördüm. Hatta sorduk kışın nasıl ateş yakıyorlar odunu nerden buluyorlar demiştik. Biz çobanların filan ateş yakmış olabileceğini düşündük. Bu ışığın ateşten kaynaklanmadığını söyledi oradaki büyüklerimiz.: ’Bu ışıklar her gece yanar, orada şehit mezarları var. ’ demişlerdi Bu ülke hiç de kolay kazanılmadı ama çok kolay harcanıyor maalesef Anneannem: " Çoğu bitten kırlıldı askerin, açlıktan ve kıştan "derdi Yine: "askerlerin üstünden bitleri süpürgeyle süpürürdük, tek tek ayıklamaya imkan yoktu. dişlerinin dibine kadar nerdeyse bit olanı gördüm, atın dışkısının içinden arpa tanelerini seçip yiyeni gördüm " derdi Bir çoğumuza ve yeni nesle hikâye gibi gelse de, hatta masal gelse de bunlar yaşandı geçmişte, inansak da inanmasak da UMALIM Kİ HAKLARI HELÂLDİR BU ÜLKENİN TADINI ÇIKARAN GERİDE KALAN BİZLERE
Sizi kelimelerle anlatmak,
Sizi mısralara dökmek! .. Benim ne haddime, Ben de kim oluyorum! Şair misin derler adama. Ben, sadece Deryada kum tanesiyim. Savaş denilince nefreti kabaran, Yüreği daralan, Gözleri fal taşı gibi açılan, Bir bîçareyim. Sadece hayal etmeye çalıştım. Yarım yamalak aklımla. Analarınızın yerine koydum Kendimi bir an. Evladımı koydum yerlerinize... Ve sonra ninemin sözleri geldi de Aklıma birden. İnsanlığımdan utandım. Titredi yorgun bedenim. Diz çöküp sarılmak istedim ellerinize. Helâl etmeyin hakkınızı. Tükürün yüzlerimize bin defa. Kılım kıpırdamaz vallahi. Siz toprağın bağrında yatarken kuzu kuzu. Biz arslan kesildik, haberiniz yok! Bayrak arar olduk bu vatana, Yeni baştan, Kaç defa... At oynattık üzerinizde pervasızca, Ne fırtınalar kopardık Eften püften sebeplerle. Saygısızca.... Sizi mısralarla anlatmak kim ben kim! Gencecik vatan evlatları, Avurtları çökmüş açlıktan. Bir deri bir kemik, fakat ayakta. Dimdik, arslanlar gibi vakur. Bit denen zalim yaratık Sana da ne oluyor şimdi? Biz sana ne yaptık? Oldu mu şimdi bu yaptığın? Senin düşmanlığın neden? Açlık vursun, soğuk vursun, sen vur. Aklı eren hele bir beri gelsin. Gaflet mi, zulüm mü bilen söylesin, Bize bizden iyi düşman mı olur, Doksan bin civan yiğit Kara teslim, buza teslim. Sahi niçin oradalardı? Hani karşıda düşman? Hani silah sesleri, Hani namludan çıkan. Hani nal sesleri, şakırdayan... Hani ileri atılan, Hani Allah Allah diye Dağları yırtan? Sahi, hani karşıda düşman? Düşünüyorum, niçin oradalardı? Yarım yamalak aklım kavrayamadı. Doksan bin civan yiğit Kara teslim, buza teslim. Doksan bin civan yiğit Galiba hırsa teslim. Sarıkamış denince aklıma Yüz yaşında yitirdiğim, Canlı tarih ninem gelir. Ve de onun anlattıkları. Sonra,çocuk gözlerimle gördüğüm Bir sahne var ki.... Gitmez gözümün önünden, Yıllara inat.. Sarıkamış denilince aklıma, Şehit mezarlarından Gökyüzüne yükselen SÜTUN SÜTUN NURLAR gelir. Zübeyde Gökbulut(gelin) 2008/ Kırşehir ----------------------------- Bu şiirin hikayesi 100 yaşında kaybettiğim anneannem o savaşlarda üç aylık gelin olduğunu ve çok şeye şahit olduklarını anlatırdı. İlçeleri ŞENKAYA, köyleri Bardız Nahiyesi’ne bağlı Göreşken Köyü idi. Bir de yayla evleri vardı Soğanlı Dağları’ nın düzünde. Oradaki insanlar savaşı bizzat yaşadılar bizim gibi okuyarak, belgesellerden değil. Ben 5,5 - 6 yaşında filandım dedemin köyüne ilk gittiğimde. Sarıkamış Ormanlarının içinden kızakla geçtiğimizi hatırlıyorum. Köye varmadan önce bir gece yayla evinde kalmamız gerekti.Yaylada geçirdiğimiz o gece uzaktaki şehit mezarlarının üstünden gökyüzüne yükselen sütun sütun ışıkları bizzat gözlerimle gördüm. Hatta sorduk kışın nasıl ateş yakıyorlar odunu nerden buluyorlar demiştik. Biz çobanların filan ateş yakmış olabileceğini düşündük. Bu ışığın ateşten kaynaklanmadığını söyledi oradaki büyüklerimiz.: ’Bu ışıklar her gece yanar, orada şehit mezarları var. ’ demişlerdi Bu ülke hiç de kolay kazanılmadı ama çok kolay harcanıyor maalesef Anneannem: " Çoğu bitten kırlıldı askerin, açlıktan ve kıştan "derdi Yine: "askerlerin üstünden bitleri süpürgeyle süpürürdük, tek tek ayıklamaya imkan yoktu. dişlerinin dibine kadar nerdeyse bit olanı gördüm, atın dışkısının içinden arpa tanelerini seçip yiyeni gördüm " derdi Bir çoğumuza ve yeni nesle hikâye gibi gelse de, hatta masal gelse de bunlar yaşandı geçmişte, inansak da inanmasak da UMALIM Kİ HAKLARI HELÂLDİR BU ÜLKENİN TADINI ÇIKARAN GERİDE KALAN BİZLERE |
Saygılarımla..........