ÂŞK'INIZI VERİN VE ÖYLECE SARILIN GÖVDEME...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın /Bütün şekilleri, rüyalar âlemini yaratan sensin peki neden şekilden münezzehsin…/ /”İkincisi olmayan tek Varlık” sensin ama neden Sen Ben’sin…/. Gözlerini kapatıp ruhunun derinliklerini dinledi: “ Buradan gönül rahatlığıyla gidebilecek miyim? Canım, ayrılık acısıyla sızlanırken yukarıda gülebilecek miyim? Oysa bu şehrin günleri, geceleri bitmek bilmeyen bir yoldu, yalnızlıkla dolu ve acı çekerek yürüdüğüm uzun bir yol… Acılarından ve yalnızlığından pişmanlığı içmeden kim ayrılabilir ki… Kaç parçaya bölünüp dağılmışımdır ben, boşluğun yüksekliklerini ölçerken bu kentin sokaklarında… Özlemini çekeceğim nice çocuk dolanmıştır, bedenimi aradığım şu kıraç topraklarda… Yüreğimde ağırlık, içimde sızı duymadan kopup gitmek o kadar zor ki… Ama gitmeliyim… Her şeyi kendine çağıran, şimdi beni de çağırıyor, gitmeliyim… Ellerini göğe uzatmış, güleç yüzlü çocuklar başka zamanda başka mekânda beni bekliyorlar… Gitmeliyim… Götürebilseydim buraların her şeyini alırda götürürdüm yanımda. Sözcükler, ne dili ne de kendine kanat takan dudaklarını götürebilirler oysa boşluğa yapayalnız saçılıverirler de; sonra dönemezler geri, çırpınıp dururlar yuvadan uzakta…” Son bir defa şehrin en yüksek tepesinden ağlaşan insanlara baktı girdabın nefesinde dolaşan hüzün, omuzlarına aniden çöküverdi. Yükselen toz bulutları gözyaşlarını yudum yudum emerken içinden taşan mutluluk, denizinin enginlerine doğru uçup gitti ve yüreğinin kanatları ardına dek açılıverdi. Sevgi dolu sözlerle son bir defa sevgiye aç gönüllere aktı: “Sevgiyi arayan gözlerinizi kapatın ve beni dinleyin! Sizler kalbimin parçacıklarısınız dilimde hiç bitmeyecek bir şarkısınız o yüzdendir size inanışım o yüzdendir size bağlanışım sizi yaratılışınızdan dolayı sevdim bu yüzden aşkı yaşayacağınıza inandım ve size güvendim Siz sonsuzluğa açılan pencerelerimsiniz. Siz! Düşlerime kim bilir kaç kez yelken açtınız şimdi şafak söktü ve düş dağıldı uyanmalıyız, eğer başka bir düşte elleriniz ellerime değerse gökyüzünden yeniden yıldız toplarız. Artık sizden alacağım son bir bakış, son bir soluk kaldı. Aşktan başka bir şey istemiyorum sizden ki; aşkınızı verin ve öyle sarılın gövdeme. Sevginiz yoksa yaklaşmayın, uzak durun benden, ateşime dayanamaz donarsınız… Aşkınız yoksa ruhuma dokunmayın, soğuk ellerin dokunuşlarında yanarım. Yanarım… Sevmek benim mutluluğumdur Hem bilir misiniz siz, ben sevgiyle yaşıyorum sevgiyi söküp çıkarırsanız nefesimden inanın ki ölürüm. Farkında değilsiniz siz; ben, Allah’ın insanları aşkıyla yarattığını gördüm ve o aşkla sevdim sizleri sevgi olmasaydı ben olmazdım Bu geniş kürede sevginin erişemediği bir yer bulamadım hangi bakışlar, hangi umutlar vardır ki; bu uçuş çizgisini aşabilsin. İçinizdeki ruhun alevini sakın söndürmeye kalkışmayın sizler onun yayılmasından ürkerek gözyaşı döküyorsunuz. Oysa o, mezardan korkan gövdelere bürünmüş olarak hayatı arayan hayattır burada bir tek mezar bile yoktur dağlar ve ovalar birer sıçrama taşıdır, binektir. Bir süre geçecek; ölülerinizi gömdüğünüz topraklara karışacaksınız, kendinizi ve yavrularınızı dans ederken göreceksiniz… İçinizdeki o yüce varlık, tomurcuklarıyla donanmış dev bir meşe ağacı gibidir O’nun gücüdür sizi yeryüzüne bağlayan O’ndan yayılan buhurdur sizi gökyüzüne yükselten O’nun dirençli oluşudur sizi ölümsüzlüğe ulaştıran. Allah’ın beklendiği yerde bekleyeceğim siz insanları aşkları, sevgileri, sevdaları… Belki yüreğinize giren bir his olur kim bilir belki yaşanan bir duygu olur Umutlarımı avuçlayıp bekleyeceğim siz insanları. Bekletmeyin beni, geleceksiniz değil mi? siz, umudum oldunuz, siz, yaşantım oldunuz, benim her şeyim oldunuz, beni sizden ayırmayacaksınız değil mi? Bana hayatın ardı sıra duyduğum en derin susuzluğunu veriyorsunuz ki; ne zaman su içmek için pınara eğilsem suyun da susadığını görüyorum ve ben onu içerken o da beni içiyor çatlamış dudaklarımdan sizlere türküler söylüyorum yüreklerinize gömdüğüm bu sevgiyi sizde yudum yudum için dudaklarınızdan dökülenler O’nu yücelten şarkılar olsun hiç susmayın, hiç susmayın ezelden ebede aşkınızı söyleyin. Allah’ın beklendiği yerdeyim ben gelin bana aşkın sadece yaşandığı, konuşulmadığı yerde bekliyorum sizi oysa siz, aşkın çok konuşulduğu ama hiç yaşanamadığı yerdesiniz gelin ne olur, gelin… Gelirseniz burada O’nun soluğunu hissedeceksiniz aşktan ölenlerin tekrar nasıl var olduğunu göreceksiniz O’nun la yaşayacaksınız, kalplerinizde yürüyeceksiniz Kâinatı içinizde seyredeceksiniz soluğun gelgitlerine hükmedeceksiniz sonsuzluğu yudum yudum içeceksiniz. Sevmek için, sevda olmak için gelin Aşk’ın kendisi olmak için gelin dünyaya döndüğünüzde dünyayı peşinizden sürüklemek için gelin kalbimizin aşk denizinde, insanları yüzdürmek için gelin. Gelin ne olur! Ben sizi yaşamak istiyorum… Bekliyorum sizi… Gelirseniz, tüm karanlıkları sileceğim, sizsizlik ve O’suzluk böylesine yakmayacak beni. Ah bir gelseniz… Bir gelseniz, neler olacak o zaman göreceksiniz Biliyorum henüz gelmeyeceksiniz, gelemeyeceksiniz ama yine de ben bekleyeceğim hep beklediğim gibi ezelden ebede bulutların arasından hep gülümseyeceğim… Bir gün tebessümlerime kanatlarınızı çırpacaksınız umutlarım yüreğimde bekleyeceğim… Bekleyeceğim…” … Halkı yine derin bir sessizlik kuşattı bu sessizliğin içinde duyulmayan bir şarkı söyleniyordu şarkının sözlerini duyamıyorlardı ama yalnızlıkları ve sızıları yatışmıştı… ( Kelebek Kanadında Umutlar... ) |