Daha Dün GibiÇok değil daha dün Bir çocuk vardı yüreğimde Uçurtmalar uçuran, misket oynayan Kırlarda doru taylar gibi koşan Çok değil, daha dün Gelincikler kanamıyordu, en güzel yaprağından Papatya yapraklarında hep “seviyor” çıkardı Bırakıp gittin ya apansız Yanacağını bile bile, ateşe koşan pervaneler gibi Peşinden koştu bu gönül Yüreğimin harında sönmeyen ateşsin Gözlerimin ferinde çakıp duran şimşeksin Kim düşürdü aklına ayrılığı Kim yaktı bu sönmez ateşi Oysa Hephahistos’du ateş tanrısı Ve Prometheus çalıp sana mı verdi Bir kıvılcımıyla okyanusları tutuşturan Yüreğimdeki ateşi Aylardan kasım mı, yoksa aralık mıydı Geçip gitmişti ayrılığın mevsimi Vakitsiz karlar yağdı yaz çiçekleriyle dolu bahçeme En çok sol yanım üşüdü Sen yanım buz tuttu Dondu damarda kanım Ayaza kesti elim, ayağım Şahittir gökte ay Yerde sarı yapraklar Çok değil, daha dün En uzun hikayemi yazdım Satır satır, harf harf Adınla tutuştu sayfalarım Dokunsan, boşalacağım sonsuzu içercesine Dokunsan, döküleceğim avuçlarına Kendimden geçercesine Olmuyor, sabrı zor hasretin Hüzünler ekip, biçercesine… |
Gökyüzüne saldığım uçurtmalarım tellere takıldı anne!
Y/adıma düşen ellerinin n/asırlı(k) okşayışları nemlendirirken gözlerimi
Ç/ağladı firakın buğulu sesinde sol yanım işte
S/aklımda d/evrimleşmiş sancılar büyütürken yüreğim
Hayatın atardamarlarında kesildi nefesim
İllegal düşlerin dili geçmiş zamanlarında yok olmazsam şayet
Belki bir gün
Bil ki bir gün
Ölümü öpecek bu şehir
Barış Çiçek
Sevgiyle öğretmenim!