Mahrum Etme
gem vuruyor
karanlık altında dizginleriyle kurumuş dudaklarımıza kanatlanan ölüm gücenik bir yaprağım sonbahar ağacında al beni gözlerinin gül bahçesine anne sana susamışlığım içimde kanayan bir yarayken nereye böyle büyür acı yıkılır darağacı kalk çiçekler tozlaşmaz anne kokmasa odalar oyukları taşla tıkanan, üstü çamurla sıvanan şu toprak kokulu damların eşiğinde bırakma beni sökülmesin bacalardan alazlar ışıksız gözlerimin pencereleri günlerdir kapalı sensizliği kabullenmeyen kalbimin derinliklerine çocuk yüreğime söz geçiremiyorum anne sabahı emziren güneş sendedir gitme hayat uzaklarda hayat iki ateş arasında bir kuş uçuşu korkularım gelişen gürleşen koca bir orman ellerinsiz çıkılır mı koca dağın altından mahrum etme gelincik tarlasında bir dalım bir damlayım okyanusla cebelleşen damar damar oyulmadan susmadan anaçiçeğim kalk ah göğsünde çimen kokusu taşıyan annem üstünde bakır rengi bulutlar dolanıyor sallanıyor sıvası dökülmüş duvarlar kalk söyleme dermanının tükendiğini söyleme anne titremesin dallarına tüneyen kuşlar Müsade Özdemir |