EŞKIYA
Eşkıya…..
Yamaçlara bağdaş kurmuş bir eşkıyayım.. Elimde sigaram.. Seyrederim, Dik duran dağları, Oynaşan dereleri… Dağlar cesaretimi, Ovalar dinginliğimi, Dereler yar gülüşünü getirir bana.. Kısarım gözlerimi, İzlerim.. Ve yanağımın sol yanına koyarım tebessümümü.. Dağların ufkuna bakan bir eşkıyayım, Bazen bir aşk ararım gün doğumunda, Bazen bir umut ararım gecenin kahpe yanında… Hainlik, adilik, riyakarlık bilmem ömrümde, Çatık kaşlarımla kâh dosta omuz veririm, Kah zalime derinden bir kaygı veririm…. Gün doğumuna koşan bir eşkıyayım.. Yolum uzun, ömrüm bir o kadar kısa.. Heybeme yüklemişim hayatımı, Sırtımda umutlarım… Azığım bitmiş… Ve ben umutlarımı azık eder, Bir türkü tuttururum ıslığımla… “Şu Dersim’in dağları vay lele vay vay” Ben yüreği ve dili dik bir eşkıyayım.. Ne yalan bilirim nede sahtekarlık.. Seversem mert, silersem de sert silerim.. Yılanı, haini, şerefsizi gelişinden bilirim, Yüreğimin tetiğini çeker, Bana değmeden kendi yüreğine gömerim.. Yürek dağlarımda aşk arayan bir eşkıyayım, Ne sarp kayalar küstürür beni, Ne de dost görünüşlü mavzer bakışlar… Son mermiyi sürerim dilime, Göğüs kafesim parçalanırken… Ve son bir haykırış veririm rüzgârın koynuna… Yankılanır sesimle Toroslar , Amanoslar, Cudi Dağları Munzur Dağları, Nurhak Dağları, Gavur Dağları ve Dersim Yaylası İki parmak selamı vererek göçerken bu dağlardan, Sesim ulaşır ya yare yada yar gibi sevdiğim memleketime, Ve de memleket gibi bildiğim dostlara…… Ben eşkıyayım… Ben yüreğimin eşkıyasıyım…. Ben sizin yüreğinizin eşkıyasıyım… Adım yok, cismim yok, resmim yok……Ben eşkıyayım……… |