Hayatımın içine ettiniz...!
Oysa nede hayat doluydum küçüklüğümde...
Evimizin en haylaz, birde şımarığıydım... Bir dediğimi ikiletmeyen sevenlerle doluydu dünyam.... Küçücük tü ama; (u)mutluyduk... (U)Mutluydum... Sonra evi terkettim... Valizimi atıp karanlık bir köşeye, sesimin, gırtlağımın yettiğince ağladım...! Hayat yormuştu erkenden bizi... Ve çekilmiyordu da yürekte yar’ yarası varken, ne eş, ne dost, nede ata... Kimi zaman dolaptan çıkan soğuk suyun doldurulduğu, çatlamış bir bardak gibi hissediyordum kendimi... Birileri ellerinde şişeler, sanki ortamdan ayırmak istercesine taşırmaya çalıştılar beni.... Zararsızdım... Kimsesiz, Bi çare... Ve ne kadar yakabilirdim ki sizi, gazı tükenmiş bir çakmağın sigarayı yakamayacağı gibi.... Burası yaşanmazlıklar ülkesi. Burası uçurum... Burası hayallerim, düşlerim, çocukluğum... Ve beni suçlayan siz...! Sorgusuzca yargılayan, kınayan, ahkam kesen, tutmak yerine bir tekmede ben atarmıyım diye sırada bekleyen...! Şimdi aynı sokakta, elimde valizim, yüreğimde kırılganlıklarım, dilimde çocuk iken ettiğimiz zararsız bir küfrüm... Bekliyorum...! Hanginiz ilk vurgunu nu yapacak diye, çürümüş cesedim üzerinden...!! |