ÇOK GEÇGün ağardığında Senin nefeslerinin yaşandığı Bu kentin çok uzağında Benim nefeslerim atıyor olacak Sen henüz güneşi görmemişken Ben çoktan Yeni bir günün Güneşi altında Yeni bir ufukta Sana bu satırları yazacağım “Kal” deseydin güzelim doğmazdı belki Üzerimize başka bir güneş “Gitme” deseydin belki bu şehir Yine ikimize de açardı kucak Isıtırdı belki ikimizi de “Gitme kal” deseydin ısıtırdı Yanık yüreklerimizi bu ocak Ama çok geç artık Her şey için güzelim çok geç Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Sen hep bildiğimiz şehirde bildiklerini Ben bilmediğim şehirde bilmediklerimi Ayrı ayrı yaşayacağız Sen bildiğimiz şehrin sokaklarını Ben bilmediğim şehrin sokaklarını İkimizde bizsiz dolaşacağız Sen bildiğimiz şehrin çay bahçesinde Bensiz tek şekerli çayını yudumlarken Ben yeni öğreneceğim çay bahçesinde Açık çayımı sensiz yudumlamayı öğreneceğim Sensiz tadı ne kadar buruk da olsa Boğazımdan inecek istemeyerek Kim derdi bu şehir günün birinde Bize küçük gelir Kim derdi bu şehir bu kadar kalabalık Şimdi sen Bildiğimiz bu şehirde Kayboluyorsun O küçücük sokaklarında Caddelerinde kimselerin olmadığı Kimselerin seni görmediği bulvarlarında Öyle mi… Şimdi ben Kalabalıkların omuzlarıma vurduğu Koca kentin sokaklarında tek başıma Yalnızlığımızı soluyorum Titrek kirpiklerimde Bir tanıdık simada sen köşe başında El sallıyorsun “dur gitme kal” der gibi Çok geç, çok geç güzelim Çok geç artık her şey için Çok geç Sensizliği öğreniyorum şimdi kendi kendime Sensizliği öğretiyorum damarlarımdaki kanıma Ve alıştırıyorum yüreğimi sensizliğe Yine de ben alışamadım senin sensizliğine Ya sen... Ya sen alıştın mı bizsizliğe Alıştın mı nar tanem… O doyumsuz şehrin sokaklarında Dolaşabiliyor musun şimdi tek başına Yapayalnız Bizsiz Dolaşabiliyor musun… Faruk ANBARCIOĞLU |