GECENİN LACİVERT RENGİ...Gece düştü gözlerime, yüreğime akıttı lacivert irinini Ve ben sancılı gecelerin koynunda Sayısız kez irkilerek uyandım kahpe kabuslardan… Gece lacivert rengiyle, Merdivenlerden gölgesiyle ağır ağır ilerlerken, Her defasında Karanlık düşlerin basamaklarından yuvarlandı bedenim büyük boşluğa… Ve doğruldum sayısını hatırlamadığım kabuslardan Sırtımı verdim her defasında duvara, yatağımdan… Dışarıda çisil çisil yağan bir yağmur sesine yöneldi kulağım, Başımı uzattım dışı demir kafesli penceremden dışarıya Deriin bir nefes aldım, yağmurun ıslattığı, o mis gibi kokusunu ciğerlerime çektim toprağın… Göz kapaklarım ağırlaşmış Uykusuzluğa direnmeye çalışıyor militanca… Uyumamaya çalışıyor Ve Her defasında Kabus dolu rüyaların kollarına yenik düşüyor gözlerim… Yana , döne geçen geceler ömrümden ömür alarak ilerliyor, Sen gülüm uyurken metrelerce derinlikteki toprağın altında Ben her gün sensiz , yıldızları sayıyorum gökyüzünde... Seninle el ele geziyorum Birlikte hayaller kurduğumuz samanyolunda… Her uykunun derinliğinde gülüm Sensizliğe vuran saatlerin akrebine yelkovanına Küfrediyorum… Kahrolsun sensizlik diyerek… Gözler yorgun, Beden yorgun, Beyinde binlerce problem Ben her sabah sensizliğe uyanıyorum… Bunca problemler içinde bile Seni arıyorum gülüm, seni özlüyorum… Çağırsam rüyalarıma gelir misin Yine gülümser misin bana eskisi gibi Saçlarını savurarak Sevindirir misin şu garibi kabus dolu gecelerimi yırtarak… yapamazsın gelemezsin öpemezsin değil mi gül dudaklarınla beni yanaklarımdan… Sahi lacivert geceleri aydınlatıp bembeyaz gelinliğinle bana koşar mısın haydi yırt geceleri Kurtar beni , son ver kabuslarıma gülüm… Sensizliğe vuran saatler zaten bana her an ölüm Ölüm be gülüm… Geliver ne olur rüyalarıma geli ver gülüm bitsin artık bu zulüm... |