dört milyonda bir hissedersin böyle yalnızlığı
Elimden daha büyük
kurumuş sarı yapraklar hatırlıyorum Ankara sokaklarında kasım rüzgarıyla savrulan... Birde araçların kırmızı park lambalarını hiç unutmuyorum bana sırt çevirmiş akşam trafiğinde otel arayışıyla yürürken… Yalnızlığı bu kadar hissetmemiştim kusursuz aydınlatılmış caddelerde. Odamın kapısını açtım. Çantamı yere bıraktım. Bir masa lambası tek kişilik yatak beyaz çarşaf üzerinde kahverengi battaniye dolapta iki askı küçük televizyon küçük sabunlar... Hızla soyunup yatağa girdim lambayı söndürdüm rüzgarın zorladığı camdan Ankara’ya bakarak televizyon ışığında bekledim yalnızlık nöbetini… |