Mahşer Mektubu
Ulaşınca mahşerin o uyanış ânına,
Teslim olur fânîler Rahman’ın mizânına. Âdemoğlu Araf’ta yumarken mahsurunu, Üfler yine İsrafil, hizâ veren sûrunu. Ve sıratın başında, "Mevlâm" dedim, "bağışla!" Dîvâneler yerine, Firavunları haşla! Hafazâ melekleri meğer görmüş hesabı, Aşk ile sevenlerin çoğalırmış sevabı. Gözümü açtığımda otuz üç yaşındaydım, Firdevs bahçelerinde, Kevser’in başındaydım. Bildiğim ırmaklardan değilmiş meğer akan; Buğulu gözlerinden O’nun nuruymuş bakan. Vadedilen ipekler, pamuksu ellerinmiş, Sineme dökülenler, o sırma tellerinmiş. Ulemanın meclisi anladım ki burası; Nâfileymiş dünyada bağnazların şûrası. Çıkar için günahı sevap diye satmışlar; Cehâlet pazarında şerle aşık atmışlar. Takdir-i İlâhiyle onların başlarına, Taş yağdırdı Yaradan, bakmadı yaşlarına! "Anla" dedi, "ey sahun, gönül en yüce ihsan!" "Onu mihmandar bilen, benim indimde insan!" Dil evinde lâl oldum tüm bunları duyunca, Uzanırken ellerim arş-ı âlâ boyunca. Sana bu son sözlerim şu bedensiz cüssemden, İşte alınan hisse, nâçizane kıssamdan: Kalbin çarptığı anda tamamlarsın îmânı; O zaman muştulanır fenafillah zamanı! @Dilevin Şiirimi ana sayfaya lâyık gördüğünüz için teşekkürlerimi sunarım. |
Tebrikler
Selam Saygı Sevgi Sağlık Sabır ve Dua ile
A.E.O