ne bilim ne de kurgu
köprülerin hiç olmadığı
bir derenin kenarı yıkansam ben çamur ormanlarında arasında bağ kurulamayan sofralarda kirlensem ellerimin titrediği buruk bir yalandır hiç bilmediğim duraklarda kaybolduğum günlerin menfur hatırası bilinmeyen oteller kadar yalnızım beni bir tek sararmış perdeler anlar, dalarken tatlı tatlı paslanmış şiltelere bir masal diyarından geldim koridorlarımda şimdi karanlık katlarından nereye gittiğini bilmediğim aksak merdivenlerin yükseldiği bir istasyon senin bir istasyon benim kara lokomotifler kadar inatçı böyle tüter dumanım geceye tutunduğum 3-5 nöbetlerinde sıcak bir çay gelir bazen iliklerim ısınır dostlarımın hayaliyle bir tabure canlanır masamda ve maalesef bu da bir diğer yalan böylesi yalnız bir ömürde kendime söyleyip değirmenleri avuttuğum iki hücre kadar uzak bazen iki yıldız kadar yakın, saniyeler asır olur da aldanmam, acep nedir bu iş? komodinde buzdan lambası bu kaçıncı gün? kirli odalara bırakıp gözlerimi bir ben kaldı elimde, bir de bağrı yanık cigaram acep nedir bu iş? 19.08.2012 |