KOCA REİS
Ayarsız zamanın yalan dünyası.
Guguk saatlerinin bitmek bilmeyen ötümsüz rüyası, Nerden nereye? Yakıcı zamanların doğum sancısı çektiği, Ağustos böceklerinin uyku saati, Sarı sıcakların neştersiz zamanı, Karıncaların yanık ağıtı, Hüzün çıngırakları başucumda darağacı kurmuş. Seksen üç yılı tel tel döküyor, Baba hasreti elli yaşında, Yüreği dirhem, dirhem büküyor… Ey koca reis! Nerden nereye koştun. Arın terinde zamanın buharı erirken, Boncuk boncuk Damlaları dizmişsin tespihe. Karınca misali yanık ağıtlarında lokmalar toplayıp, Hüzünlerini, sevinçlerini katık eylerken Yakıcı sıcaklarda, kaçarcasına veda ediyorsun. Saatlerin hüzünleri baş uçunda çalarken, Anne özlemimi ağır bastı, yâda baba hasretliğimi yaktı. Sen sen koca adam koşarcasına giderken, Geride bıraktıkların hangi özlemle yansın, İçine mi gömdün beni yoksa diğerini? Altmış yıllık hayat arkadaşın, Yalnızlık trenin demi avunsun. Gel koca reis gel… Ben derman olamam anneye. Seksen üç yıllık ömrü üç saate dolduran reis! Sen benim yanık türküm, Sen benim korkarak sevdiğim ılık sevdam, Rüzgârında titrediğim fırtına, Biliyor musun ilk defa bana şaka yaptın. Bu gün Pazar kardelen türküsü dinliyorum. Sevdiklerim Sakın ağlamayın. Ömrü bu tellerde beyazlattım. Haram lokma düşürmedim diyen reis, Sadece dua isteyen koca adam. Nerden nereye? Hangi mevsimde çiçek, çiçek açacaksın bilmiyorum, Senin gibi hep güneşe bakmak, Ağustos böceği değil, Küçükte olsa karınca olmak… Çok güzel koca reis. Sevda türkülerimin yanık duygusu, Sol yanımın hasretlik çemberinin tutkusu, Dikenli yolların vuslat bekçisi, Namelerim den düşmeyen dillimde pişen, Kirpiklerimden düşen nur, Canımdaki can, Damarımda akan kan, Bir tanecik atam, Boş kalan ellerimin umut ışığı babam… Şimdi nerden nereye? |