İHTİMALLER EĞRİSİ...Kötü gözle bakma bana öyle ulu orta hiçbir gözle aşağılamadım ben seni, bir hiç gözüyle bakmaktan başka. Saçına kuyruklu yıldız takmış peşimden koşuyorsun, birikmiş ağız kokundan çeşit çeşit insancıklar yayılıyor yeryüzüne, biri gelip konuyor omzuma kırbaçlıyor ruhumu, sürmek isteyerek ateşine. Nem oranı yüksek bu gecede İstanbul’un boğazına niyetlenmiştik, boğazımıza dizildi İstanbul. Kirli hayallerine asmışsın bedenimi Boşuna çırpınma sana açılmayacak gözlerim yalnız sorgulamak için açılır belki hiçbir zaman, hiçbir yerde çözümlenemeyecek sendeki bu sır. Oysa; kapağında çocukların gülümsediği kalın bir kitabın satır aralarında, altı çizilmiş bir cümlede buluşmak isterdim seninle yani, henüz kurulmamış bir ülkenin başkentinde belki bir deniz kenarında düşlerken yaşamayı sorgusuz sualsiz, sırt sırta ölmek olurdu umudum. Sen ki ucuz sevişmelerin eskittiği ağır akşamlara alışıksın Seni benden çıkarıyorum çorabı kaçık üzüntülerini atıyorum içime kümeleniyor boş sevinçlerin gecenin yırtmacından yukarı bakıyorsun beni bulmak için kendinden geriye sayıyorsun öylece tarihte yargılanıyorsun. Hücre ve sürgünde vakitsiz işkence odalarında prangalarda buluyorum seni, sıradan bir hastanenin en beter köşesinde bazen… ... Yürüyebilir misin sen ardına bakmadan umursayarak, birazcık da olsa, beni, seni. Bilirsin, gitmek bazen geride kalanların rahatı içindir. |