Sürgünde Bir Mensur Şiir DenemesiSürgün diyorduk, nedir sürgün? Aynı zamanın farklı coğrafyasında ölmek midir, hep gitmek mi, çoğu kez kalmak mı yoksa? Hoşça kal diyemeden yollara düşmek ya da yollara düşeni düşlemek midir sürgün? Neye benzer sürgün? Eylül gülüşünde ağlamak mı bir çocuğun, yoksa anılar sarnıcının dolmasını beklemek mi yaşarken? Sürgün, yağlı boya kokulu resimleridir bir şehrin ve bir günlük güzelliği gibi kelebeğin, belki ölümsüzlüğü oluverir bir Anka nın. Sürgün; anne yüreği, sevgili eli, yoldaş selamıdır tutsaklığında özgürlüğün. Bir gün birinin kaybolmasıdır sürgün, yorgun ellerin ekmek tutmasıdır belki, belki geride ten kokulu erguvan şalın hatırasıdır. Susmak, sözcüklere sığmamaktır; yağmur sonraları, bahar bayramlarında belki. Belki zindanlarda bilmektir yaşamın sonsuzluğunu. Ama sürgün, biraz da unutmaktır geçmişi ya da unutturmak gibi geleceği. Sürgün, bir merhabayı esirgeyen ellerdir yaban ve ot kesiği; şairin göğe baktığı duraklardır belki; "Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım, tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum..." Sürgün; esmer çocukluğu olur Anadolu’da bir Mezopotamyalının ve ağrısıdır güvercin taklasında yırtık ayakkabıların... Sürgün, bitmesidir bir güzelliğin ansızın ve ağlayabilmektir en çok, bir ömrün başka ömürlerden arta kalanı için... Sürgün, yorgun sözcüklerin sararmış yapraklara anlattığı öykülerdir bazı hüzün akşamlarında... Ve tutar elinizden bir gün, sürgün ve her gün; göğe sıkılmış yumruğu olur umudun... Sürgün diyorduk ya hani, nedir sürgün? Gün gelir, Haziranda bırakılmış eksik denemeleri olur ömrümüzün... Not: Gündoğusu Edebiyat ve Düşün Dergisinin 3. sayısında yayınlanmıştır.. |