saatler geriye alınsın
ekelim kuruttuğumuz topraklara
nefretimizi sulayalım mısra mısra var mısın? sözü tükenmez bu pişkinliğin miskin bir hayatın sebebi yoktur ondan bu sezon sonu ucuzluklar diller pelesenkmiş kelimeler kekeme, sen hiç söyleme görürsem; ben söylerim! olur bazen böyle gözlerim bağlı benzim betik savrulurum dipsiz kuyulara umut edelim bir daha ki bahara hiç açmayan umutların çorak gönüllerinde koşuşurken umutsuz olabilirim ama mutsuz değilim bakma sen aldanırsın kelimeleri çekelim tombaladan aynı rakamların bu sonsuz döngüsünde haydi! çolak eller ceplere şarkıdaki gibi birer yabancıyız bu gecede nasılsa, bakışları değişelim sen biraz buraya, ben biraz oraya sıkıcı tarihlerin tuzlu sularında kanadıkça susayalım ardından alkışlayalım biraz ben biraz sen bir kaç sihirli kelimem var ağzımda asırlardır çiğnediğim hiç bezmeden söyleyeceğim; utanmıyorum her yüz farklıymış dünyada ruhsuzluk baki hiç göstermeyen aynaların sırrı silinmiş meğer çekmecelerde saklı aynaların önünde miyim ardında mı oturup şöyle soluklan hele bir ve söyle bu bezginlik kimin aklı-icadı? bayılırım isviçre saatlerine saniye şaşmaz bir doçent sıkıcılığında kuruldu zemberekler kur o zaman kendini sabahın mahmurluğuna uyandır komodinden tüm çalar saatleri umutsuzca... 03.07.2012 |