Bay Eciş Ve Bayan Bücüş
ne kadar karanlık
iki sevişme arası bu teneffüs zamanları şizofren bir gül kontrolsüz bir şekilde kırmızılaşıyor piskopat bir şehir hızla yaprak döküyor kalbimizden kalbimize şehvet göçü durdu otuz bir kupon biriktiren herkese derin bir sığınak bu şiirde yalnızca yalnızlığın ve yalnızların borusu öter sevgilim, beynim gurulduyor doyur akılsızlığımı ortaya karışık bir şiir yap biraz da ağla şefik vücudunla çırak bu öykünün en son cümlesi nasihat veren bir yağmurun ıslaklığı ile başlamalı bir sonraki tarlanın ekimi lüzumsuz cümleler mezarlığında gömülü sana karşı bağışıklık sistemim sanal dudak-sanal göğüsler sanal öpüşmeler kırsal bir iç çekişten öte gidemiyor sınırımdaki yabanıl rüyalar ne kadar karanlık eciş bücüş bir korunak, M harfinden sonra deprem sonrası trajik bir sükunet toplayalım enkaz altındaki hislerimizi... hans christian andersen’den af dileyerek : en son masalım da böyle bitti işte : "bay eciş ve bayan bücüş piknikte..." Oktay Coşar |