SIRITKAN SURETGün terk ederken şehrin semalarını Griye dönerken tüm aydınlıklar Bir ıssızlık sarıyor bedeni Büyük kalabalıklar içinde Ten değil ruhtu üşüyen Yalnızlığı kendine tek dost edinmişti yürek Gece usulca inerken şehrin semalarına Gözlerde beliren bir iki damla yaş Geçmişten kalan hatıraları canlandıran Duaların dillere pelesenk edildiği anlarda Sığınmaktı belki de yaratana tüm saflığı ile Kaybolup gitmekti diyarında kayıpların Sazını kırıp telleri ilmek etmekti sevdanın boynuna Çaresiz bir arayışta tüm kelimeler Y erleşme ümidiyle devrik cümlelerde Lal olurken tüm eskimiş duygular Karanfilli çaylar yudumlanırken Sahile sırt çevirerek dalgaların sesini dinlerken Göz yaşlarını haram etmekti denizlere Gecenin en zifirinde yakamozu izlerken Ayrılık türküleri mırıldanmaktı kalan Bitimlemeleri eksik her şiirde Ararken unutulmuş sevgiliyi Besleme hayatlarda soluyordu umutlar Boynuna bağlanmış bir taş düşlerin Atılacak bir tekme beklemede dost görünen suretten Pazarda buluşurken maskeli suretler Şiirlerin alışverişinde adlandırıyorken fesatlığı Aşkın en safı olarak soluyor gökyüzü Karanlığa istem dışı bir teslimiyet Duyulmaya ramak kalan tüm çığlıklar Besteler kâğıtlarda sararırken İhanetin hançeri müzede sergileniyor Ziyaret edilirken vefasızın açtığı toplu mezar Manşetlere düşüyor yüreğine tecavüz edilen Parmaklar göz çıkarırken afişliyor mahsumu Kanamalı bir gebeliğin son saliselerinde Yeşeren toprağa düşüyor vefasızlığın dölü Sırıtkan bir suretle selamlarken dünyayı Bir tabut taşınıyor omuzlarda sedasız Bir kaç gözyaşı ile uğurlanıyor kara topraklara Herkesden gizlenen hakikat .... |