Hissizlik...
Satır aralarıma gülücük olmak nasıl bir duyguydu?
Beni gülümsetmek, Sonra kalbime nüksetmek nasıl bir his olabilirdi? Bir an için bunları sormak istiyorum. Belli belirsiz bir cevap almak korkutunca susuyorum. Cevaptan çok gözlerine bakabilmek korkutuyor aslında beni. O iri ve canlı iki çift göz korkulamayacak kadar güzellerdi. Ama bana bakarken ki felç hissi veren o donukluk! İçimi lime lime edip tekrar bana sunuyordu şaşalı bir tabakla. Hissizleşmenin ötesinde bir şey vardı onda bana karşı. Nefret? Korku? Aşk? Ya da sadece basit bir hissizlik. İçsizliğimin ele verdiği duygularıma karşın, Sessiz bir hissizlik! Layık görüldüğümü düşündüğüm bir karşılıktı bu. Yoksa asla hak etmemiştim. Kendi içimde içimle dövünerek bastırmaya çalıştık bir süre bu durumu. Yazmaya başladığım da, Greve girmiş kelimeler görüyordum. Ben yazmaya çalıştıkça onlar greve devam ettiler. Donuk bakışlar, greve girmiş kelimeler… Hayatım bir sebze çorbasından daha karışık. Her şeyi içime kendi elimle atıyorum. Ama birikince içimde her şey, fazlalıklar görüyorum, Dişe gelen fazlalıklar. Atmak için yolum yok. Hissizlik, içsizlik, sensizlik. Ne kadar benzer kelimeler kullanmıştım seni anlatan. Baktığımda görebildiklerimdi yalnızca bunlar. Sence’ne sığınarak söylediklerim, seni en iyi anlatan kelimeler, Bence’mi yırtarak kusuyor seni içimden. Aysun ÖZER |