Orman
Kendine esen rüzgarla derinleşen
yüzü bir adamın durur ve ormana bakar, bu benim. Damarların ugultusunu duyar bir sarnıçtan gizli bir kente döşenmiş su yollarının Ağaçların sararmış yaprak uçları dalarken gökyüzünün karanlık denizine kökler büyülü bir ışıkla aydınlanır ve toprak yabancı bir mimariye açılır, bana ait olan. Yalnızlık, doğunun bildik çarşısı kendi alışverişiyle canlanır, yeni bir ırkın kölesi masmavi bir adam haber bekler, benden yabancı bir tapınağın tanrıçasına. Ötmeyen soyu tükenmiş kuşun saati alacakaranlığı gösterir, gündüze mi geceye mi gideceği belirsiz bir yolcu gibi. Ben. Anılar biter ve bir cumhuriyetin sınırları silinir. Çekilirken bir çınarın burcuna yüzünün gölgesi olan güneş bayrağı, bir adam çam iğnelerinden bir çelenk koyar kayanın dibine, bir gençlik anıtı olan kayanın. Sonra ağır ağır ağaca dönüşür Geleceğe ve sonsuzluğa uzatır yapraklarını sürgünde bir kıral gibi, ülkesi olmayan Bırakır kılıcını toprağa rüzgar ve büyüyle gelen adam Geriye uzak bir uğultu kalır ve kimsenin ayak basmadığı bir orman. |