**daldaki kuş**
bir çınar adamıştı annen sana
doğduğun gün ve gökyüzü eğilip selam verdi minicik kanatlarına... rüzgara nişanladılar yaprakların hışırtısını. ne güzel bir bebektin sen, daldaki kuş... izbe ve metruk telaşları vardı aç yırtıcıların. göğü kendinin emrine tahsisli zanneden hep yanılırlardı sonunda , çünkü şahinin bile bir avcısı vardı. bilge bir gökanneden öğrendi, yağmur damlaları bulutlarla dans etmeyi. doğa ne de garipti daldaki kuş... ne garip bir işti bu anlamak denilen şey... kimse bilmezdi, en çok gölgeni sevdin sen. kanatlarını açıp ilk kez süzüldüğünde yuvandan, başından sonuna kadar güneş onu sana yaren etti. kaderi tanıdın o gün. ölmeyi ve yaşamayı ve güneşsiz günlerde özlemeyi gölgeni... masallar anlatılırdı büyüklerinizin gagasından, donmamak için ağaç kuytularına saklandığınız gecelerde. ürpertici ,vahşi kapanlarıyla çirkin avcılar... büyük bir gümbürtüyle patlayan ve dokunduğu kuşu gökyüzüne küstüren delikli demir sopalar... küçük bir kuştun ve bilmiyordun silahı,mermiyi , sırf keyif için öldürmeyi... demir delikli sopalar. kanatsızların acımasız tesellileriydi. daldaki kuş... minik kanatların , tıkır tıkır atan kalbinle ne de güzel tutunmuştun hayata. tüylerin kardeşti birbirine. hem bir çınar adamıştı annen sana doğduğun gün... anladın, kış olup gölgen seni terkettiğinde... kolay olmayacaktı hayat. aç yırtıcılar,hasret,avcılar,rüzgar ve adına adanmış çınar... oysa ne güzel bir bebektin sen, kimseye ve hiçbir şeye zarar vermemiş... daldaki kuş, daldaki özgürlük, acıdın kanatsızların acımasız sefaletine... oysa ne de güzel bebeklerdi belki doğduklarında onlar da ve anneleri bir ümit adamıştı herbiri için... mayıs2012-bir/ikintiler- iLker... |