Hırpalanmış Tanıklığımızdı AşkOnlarca sözün arsız katmanlarından arınınca sen Vakti gelmiş buluşmaların dudaklarına kapılırdın Hırpalanmış tanıklığımızdı aşk, kokuna yürürken Suskunluğumun sesine takılır, sensizliğe atılırdım. Kıvılcımlarla harlanan öfkelerin karşılığı gitmekti Kendi gölgemin suretlerine yöneltirdim denizlerini Yangın göğsüme çöreklenirdi, yolculuğum başlardı Dalgalı bir ömrün sessiz odalarında resmini sarardım. Şafağın şavkı vurunca gönlünün aşk pencerelerine Bir sevdanın kokusu sinerdi ay bakışların peçesine Soluksuz sarılışların terli geçitlerinde özlemi arardık Demli bakışların uçsuzluğunda iç çekerdik, yanardık. Koştukça birbirimizin gerçeğine taşardık özümüze Gecenin kangren geçitlerinde hırpalanmış düştük Geverdik özlemlerimizin kementlerini bir çırpıda Çıplak yüreğimizden kan damlarken öpüşürdük. Sarsıntılı sözlerin yediveren iklimleriydi özümüz Kendi dalgalarımızın evvel’i tarihleriydi sözümüz Bir veda havasıydı sarılırken birlikte dinlediğimiz Tuzlu bedenlerimizin miladıydı aşina yalnızlığımız. Selahattin Yetgin |