Kanlı bir tükürük olurdu yaşamakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Suskun bir zamanın yelesine tutunup uzaklara gitmek vaktidir şimdi, gönlümüzdeki sürgün yasaları görmezden gelerek. Umutların retinasından izlemek denizlerin hicranlı çırpınışlarını ve sokulmak vaktidir şimdi toprak altındaki anılara. O habersiz gidişlerin kanlı karelerine tutunarak yaşlı kâinatla konuşmak vaktidir...
Yalvarılı yıkıntıların altından güneşe bakardık
Babili kurtarmak isterdik hep biz çığlıklarımızla Renklerini yitirmiş deniz olurdu birden yalnızlık İç sesimizin alaz gövdesine karıncalar tırmanırdı Ilıman mevsimlerin ironi kiriydi avuçlarımızdaki Mine çiçekleriyle karışırdık biz tarihin sızılarına Ömürsüz gövdemize yorgun güneşin gölgesi işlerdi… Üşümüş bir leylak olurdu ansızın umarsızlığımız Bir kadın yürek kapılarını gösterirdi parmağıyla O dalgın rüzgârın sırtında yağız kervanlar yürürdü Raks ederdi umutlar gönlümüzün kirli vahalarında Çetrefil bir yangın çıkardı isyankâr avuçlarımızda Fırtınaya tutulmuş gemiler yangınlarla talanlanır Gövdemizin terinden ürkek ceylanlar su içerdi… İç çığlığımıza sürtünürdü bazen çürümüş şiirler Soylu masallar dinlerdik ömrü yaşlı bir adamdan Heybetli bastonuna yaslanarak dünleri içerdi Islak gözlerinin retinasından tanklar geçerdi Bir şarapnel kokusu yerleşirdi parçalı göğsüne Çatlak dudaklarından ıslanmış yaşlar düşerdi… O mağrur yaşanmışlıkların yelesine yapışırdı ölüler Doyumsuz günlerin konserve kutularındaydı aşk Yıkıntılar arasından bebeklerin ağlaması duyulurdu Irmak boylarında yılgın kadınlar ölü giysileri yıkardı Söz susar, özler konuşurdu yargısız darağaçlarında Kanlı bir tükürük olurdu yaşamak, rolümüz düşlerdi… Selahattin Yetgin |
Çok güzel bir şiir okudum üstadım, kutlarım yüreği ve kalemi
saygılar selamlar