SANCIYağmurla göğeren kul şehrinde öbek öbek, Şimşek çakması parıltılarla çarpıldı yüreğim. Âhengin emsâlsiz edâsiyle oynaş, Yıldız kaymalarına takıldı aklım. Samanyollarında hep muhabbet aradım. Ve, sokak başları öylesine tıklım tıklım; Tepelerden alaşağı etti beni bir kelebek. Herkes birbirinin peşinde, herkes pür-telâş. Kâh bir şeytan, kâh bir insan, kâh meleğim! Uçurumlar, kıvrımlar, dönemeçler: Her şey tepetaklak! Ötüşler sanki müstehzî, hasîs. Ve, ucûbe görmüşcesine asık benizlerde yeis. Beni çağırıyor bir yalnızlık iklîmi. Kimi neş’eli, kimi bezgin, somurtuk kimi; Bir umûmî affa uğramış kavur kavur toprak! Bir umûmî affa uğramış hücre, cenîn! Elinden zulmün zehir içmişçesine, kıvranır beden. Kim bakar artık etrafa tepelerden? Var mı haykırmak, çıkıp da yukarılara? Ve; kaatil kasırgadır zamanı altüst eden nâra. Zaman ki, adâlet timsâliydi gözünde senin. Ben, kozmonotları neyleyim? Hep şiirleyim! Zaman ki, adâlet timsâliydi gözümde, benim de. Bir ufacık ben istemem asla kefenimde. Boynumu vuruyor âdetâ cellât: Adâlet istiyorum, adâlet! Adâlet ve müsâvât! Herkes aynı şeyi söylüyor: Bu yükü taşı! Uzaktan gondollar geçiyor, şen-şakrak: Şarkılı! Aklım, hep bir noktaya çakılı. Kafam, bir o duvara bir buna çarpıyor. Bana sor, gel de bunun sebebini bana sor! Niçin inim inim inliyor yüreğim, Üstünde bir değirmen taşı? M.Hâlistin KUKUL |
Adâlet ve müsâvât!
Şairim kim istemez ki Adaleti ve Eşitliği
ama veren kim ki? Bulamadım.
Selamalarımla.