Rüzgârın Getirdiğiaçtı , açlıkla islâh edildi süt yüreği . . . ! kenarları baharla süslü ince hatlar çizmişti hayat yolunu tozla dikilmiş dumandan elbise , kuşanmıştı geleceği ömrün seferi ömürlük değişmez gerçeği göğün kulaklarına küpeydi kelimeler saçaklarına asılan harfler ise oynanmamış oyun replikleri eyvah hayâl gücünün sınırları zorda ritmi düştükçe sökülür yerinden bilekleri kemanın ince saçları taranmaya başlar yavaş yavaş hafif bir dalganın mırıldanması okşar kulakları akmayan pınarlar adresini bulamayan adımlara karşı aynı gamzenin ortasına düşer gülüşleri ten sabahı üşüyen nefeslerde uyanırken içinden geçer soğuk kirpiklerde buzdan bakışlar soyunur gün/ışığı mahremin önünde karanlık yarı çıplak karanlık utangaç hadi sende saklan arkama da görmesin kimse artık aydınlık ayna zemheri geçmişe . . . ! öğünler yeniden yazılır kapanan gözlerin mühürleri yeniden kırılır ne ezberler kalır hâfızada ne de günü bitmiş nâğmelerin bozuk sesleri ortalık şenlik yeri ortalık muhabbet kaçaklarına ev sahibi tırnak izleri kendi gölgesiyle kapatacak açıklarını ve çikolata tadı ekilecek acının gövdesine elinde kalem yazmaya başlayacak iyilik meleği de semerindeki yük belli biraz dolu biraz ilâhi ışık zehrini alır gecenin dudağındaki açılmamış mektupları tükürür toprağın yüzüne ve sen , hoşgeldin kokusunu rüzgâra bırakan sevgili . . . ! 18/04/2012 14;14 eMİNE Şiirin rengi belli sesi gibi ... Teşekkürler Kalimera’mmm |