...ve ben ölüyorumölmek bu olsa gerek renkleri kaybetmek sevdayı derdest edip içinden çıkarıp sürgün etmek çıkmaz bir dik yokuşa tırmanmak yahutta gemileri yakmak... usul usul pervasız düşleri toplamak uçurum kenarında bir tutam papatyaya uzanmak parmak uçlarından dökülen acıyla sadece uzanıpta dokunamamak... zümrüdü ankanın kanadını kırıp kafdağının arka yüzüne gömüp masala son vermek... bir tuhaf sancı yüreğinin saçağından kayıp usulca düşmek son bir ümitle ellerini uzatıpta hiç bir şeye tutunamamak... ellerini açıyorsun semaya avuçların açılmıyor avuçların yok dilinde duaların, aminlerin çalınmış aminlerin yok... kimbilir belkide bu ölmek demek kendini var saydığın yürekte arayıpta seni bulamamak... göksuyu akarken gökyüzünü kırlangıçları uçarken yok saymak balıkları, göksuyu yalayan yakamozları bir de kırlangıçları öldürmek... evet tuhaf bir sancı artığı sızı kağıt kesiği gibi canın yanıyor hissediyorsun tarif edemiyorsun... baltıktan göçmüş yüklü bulutlar gibi varıp balıkcı kasabasının dik yamaçlı dağlarına yağıyorsun ıslaksın, iliklerine kadar ıslatıyorsun ve kuruyup kayboluyorsun... sen geliyorsun aklıma ve gülüyorsun gülüyorum sensizliğim düşüyor aklıma yarım kalıyor gülüşüm dudak kıyımda ve ben ölüyorum... Hasan ODABAŞI |