Hâr“Ateş düştüğü yeri yakar Bir yusufcuk havalanır Ölü bedenlere…” Kim bilir! Gamzelere düşen Kaç eksik gülümseme Anlatır kader çizgisini Kalın puntolara çizilmiştir Hayat… Acı bir sızının yürek iniltisi Göz ucunda donmuş gözyaşı Kaç iklim götürür genç fidanları Kökünde gün dolduran analara inat Ve… Gün doğumu kanatlarına Şehit işlenen kuşlar Kaç kulaca sığar ömür Dönüşlere barış çığlığı Sevmek yok artık Masumane yanını Sevdanın… Yüzü dönük geceler Sabaha dikilen nefes Hârlı ateşlere düşerken Esrik hikâyeler söylenirdi Kor yanından ateşler Küllenirken… Ölmek! Ne anlamsız en verimli çağında Bir duvar ustası gibi terlemeden Keşkelere vurulmadan gitmek El ayak çekilince kuşluk vakti Kimseden habersiz Silinmek… Düştüğü yeri yakar acı Kabuksuz yaralar açar Bilindik merkezlere Sızarak… Yalnızlık; İki büklüm yatmaktır Soğuk zeminde Titreyerek… Hiç olmazsa bir çınar Olsa tepemde tüm Yüreksizlere inat Çiçeklense bahara Şehitler ölmez anne… Yaşama künyesi asılıdır boynunda Onu öp anne onu öp gelişlerinde… Hâr yangınıma… |