Son Taşı Günahı Olmayan Atsın Azize
Bir Gün Azize’ye
"Gel kaybolalım... Kaybolalım ve bizi bulamasınlar!...Kaçarak ve saklanarak değil; Ortaya çıkarak gayb olalım!" dedim. Ama Azize kaybetmeyi seçti.Elindeki her şeyimi kaybetti Sonra da ellerini... Öyle çok aradım ki onu. Ülkemde çocuklar büyürken... Azize yanında hayatımı da alıp gitmişti.. Şimdi karşımıza haya/t değil tecavüzler çıkıyor. 1) Cehennem ateşleri Pozantı’yla tutuşturulurken Azize’nin yolu cennetten geçsin diye oturdum bir kızla büyüdüm! Annesiyle büyüyen kızların saçlarına ay yaşlar basarmış! Babasız büyüyen kızlarınkine ise ayyaşlar... Büyüyünce gözlerini gözlerime bir düğme diye dikip "Nereye gideyim baba" diye sordu bir gün "Sen hayata aitsin Git, istediğin yere git kızım Git hayatı çalınmışlara... Yaşa, sev, çoluk çocuğa karış Benim bilmediğim bir yerde de öl! Sen bana değil hayata aitsin çünkü... " diye yırttım verdim gözlerimi ellerine! Azize... Senin yırtılışını sakladım. Bir yaprak koydum önüne resmin diye... Solacak ve düşecekse de kendi dibine düşer en azından... Plastik aşklar dünyasında yapraklar yapmadır. Bulaşmasın insan eli değmiş hiç bir kalbe diye -O kadar yapma demiştim halbuki. ... sana, o kadar!- Şimdi sana benzeyen bu kıza verdim gözlerimi. Artık kimin sen olmadığını bile bilemeyeceğim Azize... 2) Ah Azize, senden sonra kimin hayatına eşlik edebilirim ki? Konak’ta mumlu bardaklar sattığım ellerime ağlayan bir köre hayatı sordum: "Hayata bakılmaz, ellerinle tutamazsın" "Gözlerinle göremezsin Bırak herşeyi Bırak Sadece derin bir nefes al Tarihe ilerle" dedi. Ah, insanın gerçek tarihi yaşanmamış olanmış Azize "Unutursan intikam olur, hatırla" dedi "hep!" "Hatırla... Hatırlamak öldürür" dedim. Bunca hatıra bir silaha dönmüşken Ah Azize... Tetiği olduğum bir topallayışla iniyorum şimdi unutuşlar mahzenine... Her yer karanlık! Herkes karanlık! Kaç el sıkıp ta kafama ölmediğimi bilirim Ölmüyorsa bir insanın içinde diğer insan Ölsen de içinde bir can hala nefes alırmış, İçime seni çekerken burun deliklerimi çatlatırcasına Dışıma da öyle veriyorum kendimi ciğerlerimi kusarcasına... 3) Bir zihin yerinden kalkmadan beden nereye gidebilir? "Hicret et" diyorsun Azize! Götürebildiğim sadece bedenim "Geride kalan aklıma sen sahip çık Allah’ım" Bunca mültecinin ortasında Karısını özleyen bir Afrikalıya yüzünü soruyorum. -"Dünyanın en güzel siyahı" diyor... Utanıyorum tüm beyazlardan... Devletlerden ve ellerimden... Kumkapı-Kurtuluş arasındaki esnaf lokantalarında ömrümüzü veriyorlar tabakta Polislerin Travestilerin ve Mültecilerin arasında Azize Oturup ömrümüzü yiyoruz. Şimdi ezanları okunan bir İstanbul’dan Şam’a kadar koşup Bütün zindanlardaki erkek çocukların annelerine Kocalarınıza kiraladığınız aklınızı başınıza alın çocuklarınızı ve kesin saçlarınızı ve toplayın şehirlerin ortasında Yakın! Babalar da bıyıklarıyla beslesin ateşleri! Bu taşeron İstanbul cehennemine odun olan Anadolu! Sen dağılmadan dağılmayacak kalbimin Rabbi... Rabbim yanıyor şantiyelerde, Allah’ım Allah’ım sana inandıkça her yer çil çil cami Her yer kimsesiz gariban ve burası mı sana kılınan secdeler? Al alnımı geri... Taşıyamam! Secde özgürlerin işidir... Köleler secde etmez; isyan eder! Şimdi yeryüzünde okunan tüm ezanlar Allah’a çekilmiş kılıçtır! Bize şehirleri tutacak elçiler değil, bize şehirleri yakacak Peygamberler gönder! 4) Ah, şaşkın Azizem benim. arkandan Seâli ateşleri yaktım Ahali önünde günahını gömdüm haykırarak Peki beni şimdi kim affedecek? Öyleyse ilk taşı sen... Son taşı ise günahı olmayan atsın Azize ! 05:41 kıztaşı-fatih 10 mart 2012 kayıpkentli... |
isyan ve teslimiyetin ince çizgisinde incecik bir sır duruyor...
sırrı yazana anlayanlara selam olsun...
son taşın sahiplerini taşır bir taş ağırlığında dünya...