6.35 otobüsü…Soğuk bir kış günüydü Seninle ilk tanışmamız, Sabahın daha kaçında olduğunu bilmeden… Sen içinde uykularla geldin yanı başımıza, Ağır başlı bir şekilde durdun öylesine; Mihmandar gibi hoş geldin edasıyla… Üç beş insanın uyuduğu… Uç beşinin uyumaya çalıştığı Bir odan vardı… Görebildiğim kadarıyla! Yanıp sönen kırık lambanda… Ve sırasıyla koridorundan gelip geçen misafirlerinin… Kalbinde ayrı bir yerin dem tutmuştu. Bazen sımsıcak bir evdin, Soğuklardan kaçarken… Bazen bir buket çiçek ile giderdin, En sevgilisine dokunabilmek için… Bazense bir hüzün taşırdın yüreğinde, Varabildiğin ölümlerden, Duyabildiğin acılardan… Aslında sen her şeydin… Hiçbir şeyi olmayanın her şeyi olabileceğini, Her şeyi olanın da hiçbir şeyi olamayacağını öğreten… Geceleyin, gündüzlerin, fark ettirmeden… Sen her şeydin… Ve her şeyi severdin… Yaşanılan hayatların en yalınıydın; Dudaklar arasında hecelenirken, Anlatabildikleri kadar vakit senden uzaklardaydı… Anlatılmayanlar ise zamana karşı hürmetten başka bir şey değildi… İçinde büyüttüklerini de ancak duyabilenler anlayabilirlerdi… Ya da kimileri zaten kulak misafiriydi çoğu kez… Ve duydukları; İzinsiz duyabilen kulakların hapsettikleri Kelepçelenmiş kelimelerden başka bir şey değildi… İlk aşk sende yaşanırdı belki de; Gözlerin görebildiği sabahın alacakaranlığın da, İlk dokunuşu aşkın, Kırılgan elleriyle, Namahrem yüreklere… Göz göze gelindiğinde yaşanabilinirdi Aşk sende… İki kelimede Bir araya getirilemeyerek söylenmeden biterdi belki de, Ve keşke keşke diyerek… Acısı yürekte oluşan kanser yenikleri, Gözlerden avuçlara süzülen gözyaşı, Dudaklardan dökülen mısralarla ödenirdi… Bir daha ki sefer diyerek… Tekrar yola koyulan ise Ümitlenerek şaha kalkmış olan, Yadigâr bir aşktı! Yazılmış onlarca mektuptan, Okunmamış milyonlarca cümle arasında Köşe bucak da olsa Her zaman karşıma gelen Seni seviyorumdu… Ve hiçbir zaman da nerede ve nasıl okunacağını bilmeden beklemeler… Cevabı olmayan sorular gibi? Her sabaha artık erken kalkmalar… Heyecanla! Göz kapakları aralanmadan… Çapaklar dahi çakıl taşları kadarken… Yola çıkışlar… 6.35 otobüsünde tekrar görebilme ümitleriyle… Ve hayal kırıkları aynı saatlerde… Aynı otobüste… Yok, olduğuna inanmayarak Tüm koltuklara güller bırakası geliyor İnsanın içinden… Ama hayat nafilelerle dolu bir kere… İlk aşkta olsa yaşanmayan, Nafile işte tüm beklentilerin son durakları… Sen gibi 6.35 otobüsü Son durağı görmeden, İnmek gibi bir şey hayat… MS 02 Ekim 2007 İstanbul |
Hiçbir şeyi olmayanın her şeyi olabileceğini,
Her şeyi olanın da hiçbir şeyi olamayacağını öğreten…
çok güzel dizeler okudum yazan ve yazdıran yüreği kutlarım..