İçimdeki Sen Ölüyor
Her gün bir parçam daha kopup gidiyor benden,
belki de içimdeki sana bile gelecek sıra. Merhamet dileyip yasımı uzatıyorum sırf bu yüzden, ama merhameti yok ki ölümün; gittikçe yaklaşıyor sana.. Sen gittin ya, parçalanmış kadehlerin dudağından bir buse daha. Her sonu bir başlangıça çevirerek dudaklarımda; - Bu defa son ! - Yemin ederim, bu defa son ! Her seferinde son diye tekrarlanan aşağılık yalanlarla.. - Hiç sevmedi ! - O beni hiç sevmedi ! Korkuyorum sevgilim. Söyledikçe burnum uzamıyor ya, uyanmak istiyorum bu masaldan öperek uyandırmasan da.. Gitmek.. Senin bir suçun olamaz asla. Bütün suç ayaklarında, bütün suç o kırmızı ve topuklu olan ayakkabılarında.. Sana o ayakkabıyı aldığımız lanet olası gösterişli mağzada, mağzada görevli olan kıskanç satış elemanında hatta.. Biliyorsun, seni kıskanıyorum her anımda, zaten seni Tanrı bile kıskanıyor.. Bu yüzden hiç yar olmuyorsun bana, kabuk bağlayan yar’alarım tekrar tekrar kanıyor.. Farkında mısın ? Gecenin karanlığı bile renkleri hiç etkilemiyor, gittikçe kırmızılaşıyorum. Kırmızıyı hiç sevmediğin aklıma geliyor, üzülüyorum.. Küflü bir jilet bileğimde sevişiyor ! Engel olamıyorum ona asla, kanamam gittikçe artıyor, kan kaybediyorum ama en çokta seni.. Şimdi ölüyorum ya, Muhtemelen içimdeki sen de ölecek. Hadi bana bir mezar bulunur bulunmasına da, içimdeki sen nereye gömülecek.. ? Ahmet Kastancı |