ÇOCUKCA...ÇOCUKCA Çocuk ‘‘kalabilmeli’’ insan… Yüreğini suya fırlatıp sektirmeli… Aklına estikçe seksek oynayabilmeli mesela. Hem de en mızır gocagarının kapısında… Gülerken kahkahaları bütün evrene karışmalı… Ağladığını tüm çıplaklığıyla taşırmalı gözlerinden… Yani samimi olmalı insan… Samimi olmalı… Rüzgarla sevişircesine koşmalı durduk yere… Düşmekten korkmamalı kalkmanın tadına varabilmek uğruna. Yaşamın parkurunda özgür bir tay gibi yol almalı. Tıpkı yavru bir kuş gibi, uçmayı öğrenebilmek için Yuvadan atlamayı göze alabilmeli, bilinmezliğin boşluğuna. Yüreğinin sınırsızlığıyla tıpkı bir çocuk gibi… Sevinçlerini uçurtmasına nakışlayıp Uçmalı hayallerinin uçsuz bucaksız maviliklerine. Sınır tanımamalı… Çocuk ‘‘kalabilmeli’’ insan… Büyümek için telaş yapmadan ve Büyümeye fırsat bulamadan yaşlanmalı… Dizindeki yaradan ve ‘‘kocaman’’ aşkından başka Acısı olmamalı ‘‘küçücük’’ yüreğinde… Lingiri oynarken dünyayı bir kenara bırakıp "Matsas, götsas, andirigidsas" Saydırmalı sevinçlerini değneğin ucunda… Dünya etrafında dönmeli insanın… Çocukluğuna dönmeli insan… Dönmektense insanlığından, ‘‘çocuk kalabilmeli’’… İSMAİL BOYRAZ |