dultiyatro sahnesinde bir kadın üstünde salaştan elbise devrik saçlarına yapışırken spot ışıkları göz altı çukurları çöken kemikleri ağlıyor sanki sahte yüzler asılmalı davranışlar bedeninde geziyor kaçmak sıyrılmak zincire bağlı büründüğü rol hayatın yalın aynasına yansıyor dulluğun sardığı ağ çevrelerken tenini nefesi değiyor kızgın mıha dövmeli meme ucu emilirken gece yarıları mizahi bir gülüş atıyor yaşama aslında cinsel iştahı çoktan soyunu tüketti artık hiç bir erkek hiç bir ruh aklayamaz kanayan canı oysa sanatı her derde deva bildi sadece sanat için soyundu üryanlığı adamsal koyunlara otlatmadı asla ilk defa paris de sevdi aşkı zorba’nın muntazam tutkusu çökertirken şehri paranoya bir haz kırdı şahlanan dikenleri daha önceleri sadece öpüşen beş duyu yatağa salıverdi kendini eyfelin gölgesinde üç gün üç gece sevişti kadın garip sarhoşluktan ayılırken tan rengine sipariş verdi o an ele alınmış tüm sözler koyu noktalandı... |
O kadın 'dul' olmayabilirdi de :) ancak toplumun Ağı'nı
kime nasıl yakıştırıp /saracağız O vakit değil mi?
hayatın yalın! aynası ..
bakabilirsek?!
****
DUL-KADIN-TOPLUM ve herşeye rağmen YAŞAMAK ve AŞK
işleyişinizi, çok- beğendim..güzeldi
Şiir'e Şair'e Teşekkürler..Saygılar