Ya nar yanarsınbiri söylesin şu yağan kış güneşi ölü bir resim duruyor çerçevede aklıma güzel şeyler geliyor ben eskiden hiç büyümemiştim büyüsü olgun bir çerçevede deliler kıs kıs gülerken içimde bollaşan yüzünü öptüm dediler kapanmış köy yollarıyım sanki açacak bir göğsüm yok şöyle iri iri memeler başkaldıran dizelerde uçuk bir anlam ne desem başımda soğuk pencere bilmediğim yerlere bakar artık üç kişi omzunda sarı sıcak ilmekler aklım karışık bir besmele yaşadığıma hükmet sevinmiş ol bir şişe şarap çağır saçlarınla kızıl kıyamet kopsun sonrası el pençe durmaktan aşka belli ki koalisyona hazır değil serçeler saçaklarda ürkekçe endişeler sıçrayışlar kuşağı belimdeki başımda telgraf direkleri geçiyor kalabalık şiirler lakin içim bir hoş değil bihoş yüzümde dalgınlığın biri biri söylesin şu yağan yağmur sonrası tipiye çevrilen dağlar tipimde büyük değişiklik yok içimin arzusu kapalı şişe bir deniz boşluğunda eyleşip durur gemileri bir bardak içinde sözün köpürtüye durmak nasıldır dudaklarımda bir tebessüm bulutu gözlerin altına yerleşir susamam gittiğim yerler peşimde kangal karlı köy yolları bacasında öksüzlük çıkan beynimde çimli düşünceler sus aç gözlerini eğil içimdeki saraya ben delinin tekiyim ayaklarının biri başım gittiğine yanar sen öptüğüne kırlaşmış aklıma bir teker takılır sen dünya ben yollar sen dağlar ben sepilmiş mayın bir sonu elbet vazgeçer içim arzu besleyen kısraklar kaşa doğru delisiyim arzunun ham gözlerinde kara ışıltılar saçarak denizden gelmiş densize doğru belli ki bir ölüm çukuru sığınmış olabilirim gözlerinin altına kirpiklerini açık tut sonra kırp beni Hüseyin Bozkurt |