Uzak Kentin İnsanı
Eğer senden çekip gidersem yenilirim.
Başımı eğdiğim, toprak haykırır yüzüme Acılarımı da almaz koynuna. Aklımda tuttuğum seni, bir çıbanbaşı gibi Deşsem de kurtulsam. Tuz bassam, Yüreğimde dikenli teller gibi sarmalayan yaralarıma. Mecburiyetimden di, sevgime kat be kat bedel ödemek Sürgün edildiğim kentlerde rüyalarla yetinmek. İçimde ağlıyor uzak kentin insanı, Kaybetti güleç yüzlü çocukluğunu. Oysaki Oysaki; Yaşamak adına saklamıştı dil altında çocukluğunu. Koşmuyor artık dörtnala giden atların peşinden. Tuzaklar kurmuyordu güvercinlere, Yıkmıyor kuşların yuvalarını, Devirmiyor serçelerin su içtiği sebilleri, Düşündükçe memleketini, mahir yanı düşüyor Omuzlarına.. Dalından vakitsiz düşen bir yaprak gibi Sürüklendi Eylül sokaklarında Gençliğini asıyor yiğit, civan yüreklere. Gözlerini dikiyor ömründeki bağ bozumu Yıkımına, Gün uzar gider anıları da yok eder, Elde kalan yalnızlığın derin izleri. Ortalıkta Ölüm sessizliği, ortalık darmadağın, Ah! bu mahşer yerinde bulsam seni. Bulsamda, yeniden yüreğime koysam Söyleme hiç kimselere ömrümü yedirdiğim sevgini Sana benzemez gidişlerim, tufandır bana. İçimde ağıtlar yakıyor uzak kentin insanı, Ne garip hala kendi gönlümün hırsızıdır, Hala kendini yatırır müebbetler’de. Küçücük penceresinden, Gözleri kısık, kısık uzanır uzak kentin gecelerine. Özgürlüğünü sunuyor, doyumsuz memleketine. MANİSA Özlem ÇETİN 16.02.2012 |
Kaleminiz susmasın ve güzel gönlünüz şen olsun...
........................................... Saygı ve selamlar..