SANDIK
Bir kutu dolusu anahtar. Régie
des Tabacs de l’Empire Ottomane, paslanmış, kenarları delinmiş o kutunun ağırlığını tartmak güç. Çekmecelerin, evrak dolaplarının ve evlerin sahipleri geçekte yıkım yerlerinde dolaşan birer hayalet. Ne çok taşındık! Nasıl dolaştırdık bunca umudu, terkedilişi, kaybetme ve kaybolma duygusunu? İçimize kazınmış yolculuklar birer loş düş ve hiçbir zaman hiçbiri gerçekleşmemiş tasarılardı oysa: Bu anahtarları olmamış kilitlerde sandık. Sahi, sandık! kendisi duruyor da onun, yıllardır giz’li bir ölü gibi anahtarsız bekliyor. İnsan asla açmamalı böyle bir efsaneyi. Herkesin hayatında içindekileri unuttuğu, umduğu, bambaşka kutularda aranacak eşya, söz ve işaretler kalmalı. |