Neredeydiniz?
Yalnızsın bir akşamüstü
yapayalnız. Korku karanlığının yalnızlığına bürünmüş yüreğin belki de bir akşamüstü, yıldızlar gibi titreşmekte umut dolu, sevgi dolu, nefret, yasak ve heyecan dolu belki de. Yüreğini ortaya koyabilmek ne güzel. Sabahın erken ışıklarında, dört bir yanı sarmış çiğ taneleri altında gözlerini gökyüzüne açmak ne güzelmiş, ne güzel. Ağlamayı bilmek sevdiğine, ağlamayı bilmek geceleyin gülen yıldızlara, yokluğuna, varlığına, her şeyine ne güzel. Bazan bir sen kalırsın bir de ben karanlığın ortasında yapayalnız, düşler yapayalnız, ağlarsın geçmiş, gelecek günlere, ağlarsın yalnızlığına. Bazan ağlamaklı gözlerin düşer ellerime, bir başak tanesi haykırır uzanır gökyüzüne. Ay ışığı yorgun, umutlar yorgun yılların etkisiyle, alabildiğine. Sakın korkma, korkma sakın karanlıklardan gelen sessiz çığlıktan, belki bir nefret, belki bir öfke olmuş gözünden yuvarlanmak üzere olan bir damla yaştan, geçmiş güzel günlerinden gelecek günlere yolculuktan korkma. Korkma yine bir meltem rüzgarı esecek sana bir gün, belki yeşil bir rüzgar, belki üşütürcesine, bir melodi kulaklarında aşka dair, dostluğa dair. Yalnızlıklar düşün, baharlar düşün yapayalnız kalmadığımız, aydınlık geceleri düşün. Kara kışları düşün yüreklerimizdeki kor ateşin ısıttığı, kara kışları. İnsanı umutlandırıyor değil mi? Düşünmek, düşünebilmek bile. Sen dertlerinin ve düşlerinin denizinde kaybolmak yerine denizlerin dibindeki güzelliği yaşamaya bak. Bak işte kır çiçekleri güneşe dönmüş, yavrusuna koşmakta bir yaralı kuş, yıldızlar ölgün ışımakta gökyüzünde. Sen ey ahu gözlü dilber, bir fırtına misali karanlıklardan sıyrıldın, geldin süzülerek yalnızlığınla yalnızlığıma. Yaklaştık, yalnızlıklaştık apansız. Sen kara bulutlar üstünde aydınlık, beyaz bir güvercinsin. Sen avuçlarımda bir tutam ıslak kum sırılsıklam sevgimden, sırılsıklam gözyaşlarımla. Sen varlık, sen yokluk, sen her şey. Sormak geliyor insanın içinden, şarkıların hicaz bir melodide sorduğu, sevgiden yorgun bir yüreğin dediği gibi "Daha önceleri neredeydiniz ?" |