Özlemimin İlk Belirtisi Ölümün
Üşüten anılarımın çaresizliğiyle,
sanki sana sarılır gibi sarıldığım bu yorganlar, kokunu içine hapseden küçücük kalp şeklinde bir yastık, başımı o yastığa koyduğumda da sanki dizine yaslanmışım hissi, evet yaşlanmışım çünkü dün gece ağladım. neyse işte bütün bunlar reçeteme sen yazılan özlemimin ilk belirtileri.. Merak etme, hasta falan değilim yani senden başkasına. Sabah, öğle, akşam resimlerine bakıyorum şiire aç karnına. Gelirsen geçer diyor duvarlar, odamdaki her pürüzlük adını söylüyor.. Oraya giden geri gelmez diyor birde delinin biri, ama ben onu hiç dinlemiyorum ki. Dur bi, ilacım bitmiş. Adın eczanelere sorduğum tek ilaç, yarama merhem olacak çift dikiş.. ama bir türlü bulunmuyor, bulamıyorum. Kaçağı da yok ki zaten.. Mektuplardaki özlem dolu şiirlerime, yol paranı da sıkıştırıyorum gel diye. Hangi otobüs, hangi tren, hangi araç, hangi melek getirecek acaba seni bana ? mezarının başına koymasın zarfı, bidaha ki sefere söyleyeyim de postacıya. Kızmasın melekler, hele sen mezarından kalkıp yorulma. Toprak kokun bile hiç saçılmasın etrafa. Postacı yavaşça gömüversin mektuplarımı toprağına, münker ve nekir nasıl olsa okur orda sana.. Off.. Özlemimin ilk belirtisi ölümün işte biliyor musun ? Azraile ben de öldüm diyorum, inanmıyor.. Ama sen inanıyorsun değil mi ? O kadar söylüyorum, söylüyorum da, kimse beni senin yanına gömmüyor uyuduğumda.. Oysa sen de uyuyorsun. Ama bensiz. Beraber uyusak olmaz mıydı ? Neyse, biliyorsun özlediğimi. Ve görüyorsun gömmüyorlar işte, yoksa her zamanki gibi beraber sarılarak uyurduk yine.. Beraber ölemedik ama beraber uyurduk işte.. Ahmet Kastancı. |
Üşüten anılarımın çaresizliğiyle,
sanki sana sarılır gibi sarıldığım bu yorganlar,
kokunu içine hapseden küçücük kalp şeklinde bir yastık,
başımı o yastığa koyduğumda da
sanki dizine yaslanmışım hissi,
evet yaşlanmışım
çünkü dün gece ağladım.
neyse işte bütün bunlar reçeteme sen yazılan
özlemimin ilk belirtileri..
Merak etme,
hasta falan değilim
yani senden başkasına.
Sabah, öğle, akşam
resimlerine bakıyorum
şiire aç karnına.
Gelirsen geçer diyor duvarlar,
odamdaki her pürüzlük adını söylüyor..
Oraya giden geri gelmez diyor birde
delinin biri,
ama ben onu hiç dinlemiyorum ki.
Dur bi, ilacım bitmiş.
Adın eczanelere sorduğum tek ilaç,
yarama merhem olacak çift dikiş..
ama bir türlü bulunmuyor,
bulamıyorum.
Kaçağı da yok ki zaten..
Mektuplardaki özlem dolu şiirlerime,
yol paranı da sıkıştırıyorum gel diye.
Hangi otobüs,
hangi tren,
hangi araç,
hangi melek getirecek acaba seni bana ?
mezarının başına koymasın zarfı,
bidaha ki sefere söyleyeyim de postacıya.
Kızmasın melekler,
hele sen mezarından kalkıp yorulma.
Toprak kokun bile hiç saçılmasın etrafa.
Postacı yavaşça gömüversin mektuplarımı toprağına,
münker ve nekir nasıl olsa okur orda sana..
Off..
Özlemimin ilk belirtisi ölümün işte biliyor musun ?
Azraile ben de öldüm diyorum,
inanmıyor..
Ama sen inanıyorsun değil mi ?
O kadar söylüyorum, söylüyorum da,
kimse beni senin yanına gömmüyor uyuduğumda..
Oysa sen de uyuyorsun.
Ama bensiz.
Beraber uyusak olmaz mıydı ?
Neyse,
biliyorsun özlediğimi.
Ve görüyorsun
gömmüyorlar işte,
yoksa her zamanki gibi beraber
sarılarak uyurduk yine..
Beraber ölemedik ama
beraber uyurduk işte..
Ahmet Kastancı.
Ahmet Kastancı (Ahmet Kastancı)
Allah kolaylık versin, hüzünlü dizelerinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.