Geçer
’Şu yalan dünyanın sonu bir hiç imiş,akşam gelip konan sabah göç imiş’
Pir Sultan Abdal eloğlu bürünür atlas dünyasına senin pusatın bir kara sevda tenhalarda üşüyen yalnızlığınla ağırdan koyulunca göç yollarına yüreğinden gam yüklü kervanın da geçer kapatır gül kapılarını gönül sarayın akar çeşminden kanlı yaşların düşer avuçlarına bir katre ahuzarın susar bülbül-ü şeyda viran olur bağların dilini yaralayan feryad-ı figânın da geçer gün geç kalır doğan güneşine usul usul dolanır ay gecenin beline hasretin saçılır yıldız gibi senelerine sultan olunca sabır illerine cefasını sürdüğün âlem-i devranın da geçer uçar visalin sinesinde beslediğin umutlar resmetse de ömrünü ahralı kağıtlar çürür kalemi inşa eden dallar bilene ne gerek, bilmeyene nasihât var kaşlarının dağına yazılan fermanın da geçer an gelir sözün geçmez can kalene tutarsın yelkovanın akrebini ellerinle kırılır zaman kadranı dökülünce yıkılır burçların bir deprem sessizliğinde vücud-u şehrinden bu can da geçer Seyran Tankuş |
kapatır gül kapılarını gönül sarayın
akar çeşminden kanlı yaşların
düşer avuçlarına bir katre ahuzarın
susar bülbül-ü şeyda viran olur bağların
dilini yaralayan feryad-ı figânın da geçer
gün geç kalır doğan güneşine
usul usul dolanır ay gecenin beline
hasretin saçılır yıldız gibi senelerine
sultan olunca sabır illerine
cefasını sürdüğün âlem-i devranın da geçer
uçar visalin sinesinde beslediğin umutlar
resmetse de ömrünü ahralı kağıtlar
çürür kalemi inşa eden dallar
bilene ne gerek, bilmeyene nasihât var
kaşlarının dağına yazılan fermanın da geçer